Eş Seçiminde Dikkat Edilecek Hususlar ve Önemli Faktörler

[XFB] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Evlilik ve Cinsel Yaşam kategorisinde DeNiZ tarafından oluşturulan Eş Seçiminde Dikkat Edilecek Hususlar ve Önemli Faktörler başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 322 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Evlilik ve Cinsel Yaşam
Konu Başlığı Eş Seçiminde Dikkat Edilecek Hususlar ve Önemli Faktörler
Konbuyu başlatan DeNiZ
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan DeNiZ

DeNiZ

Yönetim
Katılım
26 Mar 2020
Mesajlar
2,081
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
Radyosohbetim.Com

Sizler, aza kanaat eden, ne verirseniz onunla memnun olan ve elinden geldiği kadar size hürmet etmeye çalışan öksüz kızlara bakmıyor, bilakis aza kanaat etmeyen, sizden daima şunu bunu al diye isteklerde bulunan ve filan adamın kızına bakıyor ve onlarla evlenmeyi tercih ediyorsunuz, siz işte böyle kimselersiniz​

Belirttiğimiz üzere evlilik kadar tatlı ama evlilik kadar da acı bir şey yoktur. Kişiye verilecek en hayırlı dünyalık şey saliha bir eş, saliha bir hanımdır. Nitekim bu konuda Allah Resulü Hz Muhammed (s.a.v):

“Siz, şükredici bir kalbe, zikredici bir lisana ve sizin ahiretinize yardımcı olacak iyi bir kadına sahip olmaya çalışın” buyurmaktadır. Şunu unutmayın ki kadın erkeği vezir de eder, rezil de eder. Nitekim Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
Kişi Allah’tan sakınmak (takva)dan sonra saliha eşten daha hayırlı bir nimete sahip olmamıştır. Öyle ki ona baktığında sevinç ve sürur verir, emrettiğinde itaat eder, üzerine yemin ettiğinde yeminini bozdurmaz, ondan ayrılıp bir yerlere gittiğinde kendini ve kocasının malını korumak suretiyle kocasına (şeref ve malına) sahip çıkar’.

Ama sizler kendinize eş seçerken; seçtiğiniz eşi kendinize mi seçiyorsunuz yoksa başkasına mı seçiyorsunuz burası gerçekten tartışılır.​

Çünkü erkek kadına yatkın yaratıldığı ve kadının da bir çeşit çekiciliği olduğu içindir ki insan eğer nefsini terbiye edemezse, edememişse ve odun gibi yaşıyorsa eğer nefsini gıdıklayan ve nefsani ve şehevi arzularını galeyana getiren tiplemelere yönelecektir ki zaten bu mantıkla ve bu çeşit yapılan evliliklerin sünnetle de evlilikle de pek bir alakası olduğu söylenemez.

Oysa nefsi gıdıklayan, ne giydiği belli olmayan tiplere yönelirken sizin duyduğunuz şehevi duyguları şüphesiz ki başkası da aynı düşüncelerle yaklaşacaktır. en kötü ihtimalle eşinizi böyle giyiminden kuşamından ve başkalarının ona karşı bakışlarından rahatsızlık duymayacaksanız ve bundan dolayı kıskançlık duymayacaksanız eğer buna deyyusluğun alası derler ki deyyuslar hakkında da ağır ifadeler mevcuttur, yeri geldiğince zaman zaman açıklanacaktır inşallah
İşte bu yüzdendir ki İslam büyüklerinden Malik b.Dinar diyor ki; “Sizler, aza kanaat eden, ne verirseniz onunla memnun olan ve elinden geldiği kadar size hürmet etmeye çalışan öksüz kızlara bakmıyor, bilakis aza kanaat etmeyen, sizden daima şunu bunu al diye isteklerde bulunan ve filan adamın kızına bakıyor ve onlarla evlenmeyi tercih ediyorsunuz, siz işte böyle kimselersiniz”.


Allah Teala herkesi kendi fıtratına göre programlamış ve herkesi de birbirinin hizmetine sunmuştur ki bunlardan biriside kadın-erkek (karı-koca) ilişkisidir. Kişi her ne kadar ibadetini yapıyorsa da bekarlığı dolayısı ile sonuçta bir yanı eksik kalacaktır ve o boşluğu da evleninceye kadar ancak ve ancak sabır ile doldurabilirsiniz. Nitekim Yüce Allah “Şüphe yok ki Allah Teala sabredenlerle beraberdir (1)”.
Allah Resulü (s.a.v): “Kadın ya malı, ya güzelliği, ya soy ve asaleti ya da dindarlığı için nikah edilir. Sen dindar kadını al ki elin toprağı tutsun. Kim kadını yalnız güzelliği ve malı için alırsa, onun malından da, güzelliğinden de mahrum kalır. Ancak Allah; kadını dindarlığı için alan kimseye mal da verir, güzellik de nasip eder” şeklinde buyurmaktadır.

Kadının birinci görevi (zamanımızda her ne kadar dikkate alınmasa da) kocasına ibadet konusunda köstek yerine yardımcı ve destek olmasıdır.​

Kocasıyla beraber Allah rızası için Allah yolunda nefsiyle cihat etmesi ve şeytana ve şeytanın neferlerine ve vesveselerine karşı birbirlerine destek olmaları gerekmektedir. Bu gerek kocaya itaat gerekse aile içi huzurdur. Ama sizin güttüğünüz dava tamamen sözden öteye gitmediği dilinizden boğazınıza varmadığı için ne namaz kıldınız, nede namaz kılan ve diğer farz ibadetlerini yerine getirip güzel ahlak sahibi saliha bir eş aradınız.

Sizin bütün işiniz gücünüz yemek, içmek, yatmak, kalkmak,uyumak ve cinsi münasebet kurarak egolarını tatmin etmek. Sizin başka bir arzunuz yok. Bütün arzularınız bundan ibaret. Bu konu üzerinde Allah Resulü (s.a.v):

“Her biriniz şükreden bir kalp, zikreden bir dil ve ahiretine yardım eden bir hanım edinsin.” buyurmaktadır. Hani demiştikya geçmiş bölümlerde ibadete uzak olup, farzları, emir ve yasakları dinlemeyip, haram ve helalleri önemsemeyen birisinin kendince ibadet diye evlenmesi laf kalabalığından başka bir şey değildir.

Siz gerçekten ne için evlendiniz hiç kendinize sordunuz mu?​

Oysa Allah Resulü (s.a.v): Kim Allah rızasını gözeterek evlenirse ve evlendirirse Allah’ın dostu olmaya nail olur, hak eder şeklinde buyurmuş iken siz tamamen ki kendinizde böylesiniz kitap, sünnet bilmeyen, namazla oruçla işi olmayan tiplemeleri koynunuza aldınız yada koynuna girdiniz. Bu arada insanı hayvandan ayıran tek şey irade kuvveti gösterip gösteremeyeceğidir (akıl). Şahsım adına düşünebilen ama düşündüklerini tatbik etmeyip akıllı ama iradesi olmayan bir insan olmaktansa,aklı olmayıp sadece iç güdüleriyle hareket edip, kendi dilince Allah’ı tesbih eden bir hayvan olmayı tercih ederim.

Nitekim Allah Resulü (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde: “Kadınlarınızın hayırlısı, kocası yüzüne baktığında onu sevindiren, emrine karşı itaatkar olan, ayrıldığı zaman malını ve namusunu muhafaza edendir” buyurmasına rağmen toplum olarak öyle bir hale geldik öyle bir duruma düştük ki itaat yerine kadın-erkek eşittir mantığını düşünerek dustursuzca bir hareket sergilediniz, namusu sadece -sözüm meclisten dışarı- iki bacak arasından ferc bölgesinden ibaret sandınız, sevgiyi ise sadece yatakta yaşadınız. Yani bir nevi insanlara yani kocalarınıza varlığınızda yokluğunuzu arattırdınız. İşte siz böyle insanlarsınız…. -istisnaları tenzih ederim-
Allah Resulü (s.a.v): Çöplükte yetişen güllerden sakının buyurmuş iken; yani kötü ailede doğup, büyüyen kızlardan uzak durun diye tavsiye etmişken; siz tamamen güle sahip olayım derken dikene sarıldınız. Ondan sonra da eşim yok şöyle yok böyle, yok öyle yapıyor yok böyle yapıyor diye başladınız sızlamaya.

Hani derlerya kendini arabanın önüne atana eceliyle öldü değil, intihar etti derler ya işte siz de böyle yaparak kendi sonunuzu kendiniz hazırladınız. Ama artık olan olmuş, biten bitmiştir. Sabırdan başka yapacak pek bir şey de yok sanırım -deyyusluğa varmamak şartıyla-

Yazı sonunu bitirirken kendilerince sünnete dayanıp da evliliğin sünnet olduğunu ve bunu ifa ederek evlenenlere diyeceğimi şudur ki Allah Resulü (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde:
Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını uyandıran, uyanmamazlık yaparsa (istemezse) yüzüne su serpen bir adamın üzerine Allah’ın rahmeti olsun. Geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını uyandıran, uyanmamazlık yaparsa (istemezse) yüzüne su serpen bir adamın üzerine Allah’ın rahmeti olsun” buyruğu nerede sizlerin kendinizce sünnet mantığı güderek kendinizce ibadet yaptığınız evlilikler ve evlenirken seçtiğiniz kişiler nerede vesselam…

Bütün yazılarda olduğu gibi bunda da istisnaları tenzih ederim, onlara lafımız yok…

İsmail Ekinci
 
Moderatör tarafında düzenlendi: