Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:
“Ben Resulullah Efendimizden daha güzel birisini görmedim; sanki güneş, onun mübarek yüzünde devrediyor gibiydi.”
Cümlenin neresinden eğseniz bir incelik süzülüyor… Nezihliği gelip ta gönül eşiğinize dayanıyor… Betimlenen “Levlake sırrının mazharı” olunca… O (s.a.v) olunca, gül sızıyor her bir harfin çatlamış dudağına…
“Belki” buraya kadar tahayyül sınırlarımı iteleyip idrak edebiliyorum;“Habibullah çehresini tahayyül ettiren bir cümle olmak nedir?”
Bir nebze belki… “Muaz ya Muaz! vallahi seni seviyorum.” hitabına binaen Muaz bin Cebel(r. a)‘ın kalbindeki muhabbet iştiyakı ne iledir?
Habibullah'ın mübarek dişleri görünürcesine gülerek “Ebu Talha! Yine ne yaptın Rabbin bu kadar hoşnut oldu?" Sualindeki Ebu Talha (r.a)'ın gönül çağlayanın coşkusuna sebep kimdir?
Fakat O’ nun nuru pak dudağının değdiği nasırlı bir avuç içinin muhabbet ve iştiyak neşvesini ihata edemiyorum.
Hadise Muhammed Emin Yıldırım hocaefendinin Tüccar Sahabiler kitabında şöyle aktarılıyor:
"Muaz b. Cebel, tarla işinde sürekli çalıştığı için elleri nasırlaşmıştı. Bir gün Efendimiz'in huzuruna geldiğinde efendimiz ellerini uzatmış ama Muaz ellerini O'na doğru uzatmakta biraz tereddüt etmişti. Efendimiz bu tereddüdünün sebebini sorunca:
” Ya Resullah! Tarla bahçe işlerinde çalışmaktan ellerim nasır tuttu. Sizin ellerinizi incitmek istemediğimden ellerimi size uzatmadım!“
demişti. Efendimiz(s.a.v) :
"Uzat ey Muaz o ellerini!" demiş.
Sonra o ellerin nasır bağlayan avuç içlerini öpmüş ve demişti ki:
"Bu el Allah ve Resulü'nün sevdiği eldir. Bu el Allah ve Resulü’ nün sevdiği eldir. Bu ele cehennem azabı dokunmayacaktır!
Tafsilatını sizin gönül ihatanıza bırakarak, Resulü zişan efendimizin eğilip bir eli öpme mütavaziliği, sahabenin incitirim zannı ile nasırlı elini uzatmaktan imtina etmesi, bu çağın bütün ahlak, edep ve muhabbet anlayaşını alaşağı edecek büyüklükte.. demekle iktifa ediyorum..
Kalbi muhabbet…
salavat (s.a.v) Allahümme Salli alâ Muhammedin ve alâ alî seyyidina Muhammed
“Ben Resulullah Efendimizden daha güzel birisini görmedim; sanki güneş, onun mübarek yüzünde devrediyor gibiydi.”
Cümlenin neresinden eğseniz bir incelik süzülüyor… Nezihliği gelip ta gönül eşiğinize dayanıyor… Betimlenen “Levlake sırrının mazharı” olunca… O (s.a.v) olunca, gül sızıyor her bir harfin çatlamış dudağına…
“Belki” buraya kadar tahayyül sınırlarımı iteleyip idrak edebiliyorum;“Habibullah çehresini tahayyül ettiren bir cümle olmak nedir?”
Bir nebze belki… “Muaz ya Muaz! vallahi seni seviyorum.” hitabına binaen Muaz bin Cebel(r. a)‘ın kalbindeki muhabbet iştiyakı ne iledir?
Habibullah'ın mübarek dişleri görünürcesine gülerek “Ebu Talha! Yine ne yaptın Rabbin bu kadar hoşnut oldu?" Sualindeki Ebu Talha (r.a)'ın gönül çağlayanın coşkusuna sebep kimdir?
Fakat O’ nun nuru pak dudağının değdiği nasırlı bir avuç içinin muhabbet ve iştiyak neşvesini ihata edemiyorum.
Hadise Muhammed Emin Yıldırım hocaefendinin Tüccar Sahabiler kitabında şöyle aktarılıyor:
"Muaz b. Cebel, tarla işinde sürekli çalıştığı için elleri nasırlaşmıştı. Bir gün Efendimiz'in huzuruna geldiğinde efendimiz ellerini uzatmış ama Muaz ellerini O'na doğru uzatmakta biraz tereddüt etmişti. Efendimiz bu tereddüdünün sebebini sorunca:
” Ya Resullah! Tarla bahçe işlerinde çalışmaktan ellerim nasır tuttu. Sizin ellerinizi incitmek istemediğimden ellerimi size uzatmadım!“
demişti. Efendimiz(s.a.v) :
"Uzat ey Muaz o ellerini!" demiş.
Sonra o ellerin nasır bağlayan avuç içlerini öpmüş ve demişti ki:
"Bu el Allah ve Resulü'nün sevdiği eldir. Bu el Allah ve Resulü’ nün sevdiği eldir. Bu ele cehennem azabı dokunmayacaktır!
Tafsilatını sizin gönül ihatanıza bırakarak, Resulü zişan efendimizin eğilip bir eli öpme mütavaziliği, sahabenin incitirim zannı ile nasırlı elini uzatmaktan imtina etmesi, bu çağın bütün ahlak, edep ve muhabbet anlayaşını alaşağı edecek büyüklükte.. demekle iktifa ediyorum..
Kalbi muhabbet…
salavat (s.a.v) Allahümme Salli alâ Muhammedin ve alâ alî seyyidina Muhammed