Kutsal Anneler

  • Konbuyu başlatan MeLiS
  • Başlangıç tarihi

[XFB] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Dini Hikayeler kategorisinde MeLiS tarafından oluşturulan Kutsal Anneler başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 245 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Dini Hikayeler
Konu Başlığı Kutsal Anneler
Konbuyu başlatan MeLiS
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan MeLiS
M

MeLiS

Ziyaretçi
2. CAN CANAN ANALARIMIZ- PEYGAMBER’İ ZİŞANIN BEŞİK YUVASI

Mekke’nin şeref ve haysiyetle anılan bir eve kısa bir ziyaretimiz olacak. Kureyş Kabilesinin, en asalet, manevi liderlikte önde gelen, Haşim âilesinin kapısını çalıp, aralayalım. Hz. İsmail (aleyhisselam)a uzanan sülalenin reisi Abdulmuttalib bin Haşim Peygamberimizin dedesi olup, babaanneside Fatıma hanımdır. Mekke’nin sadat’ından olup toplumda saygı ve değere sahip idi. Rivayetlere istinaden on bir oğlu ve altı kız zuriyeti vardı. Abdulmuttalib’in oğullarından, Abdullah; Mekke’nin tanınmış Vahb âilesinin kızları Âmine ile evlenir. Bu mübarek izdivaçtan Resulü Zişan doğacaktı, saygıya sahip Abdulmuttalip âilesini, kimselerin nâil olmayacağı ebedeldehre uzanacak, şeref beklemekte idi.
Kâinat’ın terakkubunda olduğu Peygamberin Halalarına, kısacık ziyaretimiz olsun.
Safiyye hatun, kardeşi Hamza’nın ana baba öz kardeşidir. Risaletin teşrifiyle İslamiyet’i kabul eden ilklerden idi. Henüz onaltı yaşında iken, İslamiyet’e gönül bağlayan Alzubeyr bin Alavvamın annesidir. Zamanla Hz. Esma bintu Abu Bekr’in kayın validesi olacaktı. Medine’ye hicret eder, Hendek gazasında, büyük kahramanlık göstererek kayıtlara geçmiştir. Harp taktiği olarak, kadın ve çocukları bir kaleye toplayıp, başlarına Rasulullah’ın şâiri Hassan bin Sabit tayin edilir. Safiye hatun, bir yahudinin kale’nin etrafında sinsice dolaştığını farkeder, gizli bir saldırı planı olduğunu sezmesiyle, çare arayarak bir hurma ağacının kökü gözüne takılır, düşmanı gözetler, tam hedefi nişan alarak kökü yuvarlamasıyla düşmanın başına yerleşir, desiseleriyle yere yığılır, ve Safiye annemiz, cesaretiyle büyük bir destana imza atmış olur.
Ervâ hanım, fazla bilgi verilmese’de, oğlu Tulayb İslamiyet’i kabul etmesiyle, annenin kalbi bu nurla nurlanır ve Medine’ye hicret eder.
Âtika hanım, o günlerin şâirelerinden tanınmış isimdir. Bedir gazasında Kureyşlilerle beraber çıkıp, şiirleriyle düşmana destek verenlerden idi. Fakat bu karanlık fazla sürmeyip, nuru mubin gönlüne doğar ve Müslüman olarak, Medineye hicret eder.
Ummu Hakim hanım, risalete yetişemeden vefat etmiştir.
Berra hanım, pek bilgi verilmiyor.
Umeyme hanım, Berra hanım ile öz kardeştir. Müminlerin annelerinden Zeyneb bintu Cahş’ın annesidir.
Peygamberi Zişanın anneannesi ve teyzeleri
Abdi Menaf aşiretinin sadatından Âmine hatunun babası Vahb olup, annesi Berra hanımdır, Âmine hatunun iki kız kardeşi vardı, Feria hanım ve Fahite hanım. Risaletten önce yaşamışlar.


PEYGAMERİMİZİN KIZLARI
Zeyneb annemiz, Rasullah’ın büyük kızlarıdır. Lügat’ta Zeyneb, güzel manzaralı ağaç demektir. Risalet’ten önce Teyzesi oğlu, Alaas ile, izdivac etmiş, Risaletin gelmesiyle, Zeyneb âilesiyle İslamiyet’i kabul etse’de, eşi yeni dini kabul etmese’de Zeyneba vefalı seven sevilen bir eş olarak kalır.. Zeyneb’in Umame ve Ali adında çocukları olur. Bedir gazasında, müşrikler tarafında yer alan Alaas esir düşer. Haber Mekke’de Zeynebe ulaşır, esirnin fidyesi için, gerdanlığını gönderir, Resülullah gerdanlığı, görür görmez, mübarek gözleri yaşla dolar, bu Hadicenin gerdanlığıdır, Zeynebe düğün gününde hediye etmişti, diyerek, sahabe’i kiram’dan, gerdanlığı geri gönderip Alaas esirinin başka şekilde serbest kalması sağlanmasın rica eder. Sahabe bu durum karşısında, Resulullahın hâli ile hal olmuş, meseleye çoktan razılardı. Alaas anne hatırası ile Mekkeye döner, Zeynebi babasının yanına Medineye göndermek ister, deve ve koruması temin edilir, Zeyneb Medine yoluna koyulur, fakat Mekke zorbaları bu yolcuyu rahat bırakmayacaklardı, yolunu kesip deveden yere düşürürler, o aralar hâmile olan Güzelim Zeyneb itiş kalkış, düşmenin, tesiriyle düşük yapar. Haber Medineye ulaşır, Resulullah sahabelerden Zeynebi Medinrye getirilmesi için iki kişi gönderir. Zeyneb sağ salim Medine’ye ulaşır. Hastalık peşini bırakmaz. Bir müddet sonra, eşi Alaas Müslüman olarak Medine’ye hicret eder, yeniden âilenin düzeni toparlanır. Fakat Zeyneb, hayatın çilelerine karşı yenik düşer, otuz yaşlarında elvedâ diyerek Rahmeti Rahmana kavuşur.
Emsali olmayan bir bahçe’de daldan dala konarken, Rukayya ve Ümmü Gülsüm anamıza misafir olacağız.
Rukayya anamız Rasullah’ın ikinci kızlarıdır. Yetişme çağına gelişmekte olan Rukayya, Mekkelilerin gözdesi olmaya başlar. Ebu Talib, Resulullahın amcası, âilenin büyüğü olarak, Rukayya ve Ummü Gülsüm, üçüncü kızlarını, Ebu Lehebin oğulları Utba ve Utayba’ya istenirler. Rasullah’ın cevabı, bugünümüze ders olacak, mahiyettedir. Kızlara sormamız gerek der, o zamanların terbiye usulünde, babanın münasib gördüğüne, kabül edilridi. Anca Rasülü Ekrem, meselenin aslına dönerek kızlara sorma prensibini tatbik eder. Böylece, Rukayya ve Ummugülsüm gelin olarak, yeni yuvalarına yerleşirler. Bütün bunlar, Risaletten önce cereyan etmişti. Evlilikten kısa bir müddet geçmesiyle, Risalet nazil olur, yer yerinden oynar, Ebu Lehebin evinde, küfür ve inkar ateşleri alevlenmeye başlar. Ebu leheb ve eşi Ummu Cemil, hakkında, ebede’dehr okunacak olan, bedbahtlık âyetleylei Mesed suresi, nazil olmasıyla, iki zebaniye, çileden çıkarak, hınçlarını Peygamber ( alehisselam)ın kızlarından çıkarmak isterler, oğullarından Muhammed(aleyhisselam) kızlarını kayıtsız şartsız boşamalarını emrederler. .
Rasulullah ve Hz. Hadice’ye imtihanlar günden güne ağırlaşıyordu. Ve bir tecelli olacak’ki, soyda, ahlakda, ileri sosyal mevkide olan Hz. Osman bin Affan, Rukayya annemize talib olur, büyük bir uyum içerisinde, izdivaç gerçekleşir. Müslümanlara günden güne baskı artıyor, çile ağırlaşıyordu. Bu iman dolu gönül sahiplerine bir medet olarak, Habeşistan’a hicret emri, sabah güneşi gibi doğmuştu, yeni çiftler, Habeşistan’a giden ilk kafileye katılmıştı. Bir müddet Necaşi’nin misafirliğinde kalıp, Resulullahı’n Medine’ye hicretiyle, yeni diyarlarda emniyet, huzur umuduyla dönerler. Hz. Rukayya hz. Osmanla beraber Medineye hicret eder, böylece iki hicret sahibesi ünvanını kazanır. İslam devleti sağlam adımlarla ilerlerken, kureyş küfür babaları, Bedir gazası hüsranından sonra, büyük hazırlıkla, yeni bir savaşa diş bilemekte idiler. Müslüman cephesinde kuvvet daha mütevazi olsa’da, iman azimeti ile küfür ordusuna karşı savaşa hazırdılar. Ordu Medineden Uhuda doğru hareket telaşında, fakat o günlerde, Resulullah’ın nazlısı, ciğerparesi Hz Rukayya ağır hasta idi, bakıma ihtiyacı olup, yanında kalana muhtaç idi. Rasulü Ekrem(allahumma salli aleyh) hz. Osmanın harbe katılmayıp, Rukayyanın yanında kalmasını önerir. Hz. Osman, Medinede kalır, gaza’dan dönülür Resulullah, Rukayya’yı ziyaret eder, hastalık ağırlaşıyor, Rukayya zayıf düşüyor, Refiku Âlaya uğurlanma zamanı beliriyordı. Ve Rukkaya, güzbebeği, Babasını eşini mahzun bırakarak, gözlerini yummuştu.
Rasulullahın, mübarek yuvalarından beşinci kuş uçmuştu, nârin kalpleri kırgın, gönlünü hüzün sarmıştı. Onlar benden, ben onlardan dediği, Ummu gülsüm ve Fatimaları, Üzerlerine titriyordu, anamız babamız sana fedâ ya rasullah ( alaykassalatu vesselam).
Hz. Osmanın, hayat refikası, çiledaşı, hicret arkadaşı, iyigün, kötü gün dostu, ve hepsinin üzerinde Peygamberin, göznuru Rukayya’sını kaybetmişti. Takdiri ilahi, boynu eğik hatırı kırık olarak , günler geçiyordu, Hz Osman’ın, hayâ timsali. Bir tecelli doğar kalbine, cesaret isterdi kararı Allaha tevekkülünü toparlayarak, Resulullah’ın vefasına, hoşgörüsüne, kapısından kimseyi çevirmemesine dayanarak, çalar Rasülü Zişanın kapısını, talip olur Ummugülsüme, muvafakat gelir mübarek evliliğe. İlk göz ağrısı, Rukayyanın mehir ve düğünü aynı merasimle, gelin olur Ummugülsüm yeni evine. Hz. Osman nâil olur, hakkıyla Zinnureyn lakabına. Bu huzur yuvasının ömrü uzun sürmeyecekti, hicretin dokuzuncu senesinde, hz. Osmanın evi bir ayrılıkla, acısı tekrarlanacaktı, emri ilâhi, Ummugülsüm yirmi yedi yaşında, bu dünyaya göz yumacaktı.
Geldik dizilmiş incilerin son danesine, Babasının bir tanesine. Fatıma koymuşlardı adını, beş yaşına basmıştı, Risaletin gelmesiyle. Fatıma ismi, lügatta, sütten kesen, manasını verse’de, kötülüklerden uzak olan, saf, iffetli, manasını ifade eder. Pembe beyazlığına, Al-zahraa, lakabın almıştır. Mekkeliler yeni doğan bebekleri, süt annelere verirlermiş, Fatıma bebeği, annesi Hz Hadice kendisi emzirmiştir. Rasulluh’a hılkaten ve huluken, en çok benzeyen hz. Fatıma olup, (aleyhissalatu vessalamın)ın kalbinde ayrı bir yere sahip olur. Fatima’ya Kimler talip olmadı? Resullahın kapısını kimler çalmadı? Fakat aslan payı, hz. Alinin idi. Onsekiz yaşında, gençlik baharında, dışı mütevazi içi gönül sarayının hanımı oldu, gül yaprağı Fatıma. Taşıdı nârin omuzlarında, bütün yükü, bildi’ki, âile geçimi için meşakkatin, Cennet’le idi ödülü. Kazanmıştı Fatıma babasının özel muhabbetini, fatıma girince meclisine, kalkar Resulullah, öper alnından oturtur kendi yerine. Hasan ve Hüseyin ile arttı evlerinde neşe, katlandı Resulü Zişanın, muhabbeti bu eve. Zira bu iki bülbül ağlasalar’da bile, dedelerinin kulağına gelirdi en güzel nâğme, olmazmı! Cennetin gençleri olacaklarına gelmişti büşrâ.
Fatıma, babasının sırdaşı, gönlünün ilacı, dünyada kalan tek evladı. Birgün eğildi rasulullah, Fatımaya bir sır söyledi, Fatıma ağladı, bir sır daha fısıldadı, bu sefer Fatıma güldü. açıklanamazdı anında, vardı vakti takdirinde. Hüzünlü rüzgar esiyordu Medine semalarında, neyin habercisi idi? Resululsakaleyn’in kapısını hastalık çalmakta, bedeni şerifine ağrılar sızmakta, humma ateşi ziyaretçisi idi Rasülü Ekremin. Sahabe’i kiram hüzünlü merakta, çaresiz beklemekte, artık, diller lal, gözler melül, kol kanat kırık. Ve Medineyi yıkan acı haber, Fatımaya emanet edilen sır kutusu açılmıştı, Rasül aralarından ayrılmıştı. Ruhlarını, yollarını, ufuklarını, aydınlatan güneş, dünyasını değiştirmişti, Refiku Âla’ya uçmuştu. İnanmakta zorlandılar, amma velakin hak vakii olmuştu. Nebat cemad ağlamakta, insanlar hıçkırmakta, kâinat matemli deveranında.
Hz. Fatıma, kalbi kalmıştı yetim, tesellisi idi sakladığı babasından bir sır, bekliyordu iştiyakla, kavuşacaktı, can’u canan’a. Altı ay geçmişti, firak’u Habib’ten, şevk artıyordu günden güne. Belirmekte idi Fatima’nın âzalarnda sızı, sanki habercisi idi bir alıcı. Ecel saati çatmıştı, kopardı güzeller güzelini, çocuklarından yuvasından Fatıma’yı. Uçacaktı sevdikleri civarına.
Vaktinizi aldığım, tam ifade edemediğim, Resullahın kerimelerinin siyreti ile bir yolculuğumuz oldu. Malumatımız, ne zaman doğmuş ne zaman ölmüşten ziyade, bu nâdidelerden ne öğrenebiliriz, nasıl bir dersler istifade edebiliriz. Resulullah’ın, Nebevi ahlakından, üstün terbiyesi ile nemâlaşan, Hadice anamızın kasnağında işlenen motifler olarak, birer kerimat’ı cihan olmuşlardır. Çektikleri onca çileleri, gördükleri envyı çeşit cefâyı, kimselere belirtmemiş, evlerinin sırrın asil terbiye görmüş gönüllerinde saklamışlar. Siyer sayfalarında çok genç olarak yer alsalarda, örnek analar olarak, altın harflerle adlarını yazdırmışlar. Biz Peygamber kızlarıyız deyip, baş köşeleri kapmamışlar. Hakkıyla tarih onları en yüksek makamlara lâyık görmüş.
Ve burada, satırlarımıza şeref katan namzet şahsiyetlerden, müsaade isteyerek, ayrılma zamanımız geldi, sohbetimiz çok uzadı, hakkınızı helal edin, dilerseniz, diğer Can Canan analarımızla buluşmak üzere, fiamanillah.
Medineden Sare Kurucu Bulut