OSMANLI TARİHİ

[XFB] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Osmanlı İmparatorluğu kategorisinde DeNiZ tarafından oluşturulan OSMANLI TARİHİ başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 489 kez görüntülenmiş, 3 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Osmanlı İmparatorluğu
Konu Başlığı OSMANLI TARİHİ
Konbuyu başlatan DeNiZ
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Aybala

DeNiZ

Yönetim
Katılım
26 Mar 2020
Mesajlar
2,081
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
Radyosohbetim.Com
ANADOLU’DA SİYASİ DURUM
Kösedağ savaşından sonra Anadolu Selçuklu Devleti yıkılış sürecine girmiş ve bu dönemde Anadolu’da beylikler kurulmuştur. Böylece siyasi birlik bozulmuştur. Karaman beyliği, siyasi birliği kuracağını iddia etmiştir.

Yıkılış sürecinde olan Anadolu Selçuklu Devleti ve Beylikler, İran’daki İlhanlılara bağlıydılar. Doğu Karadenizde Rum Pontus devleti ve Adana ve G.D. Anadolu’da Memluklu devletinin üstünlüğü bulunmaktaydı.



BİZANS’TA DURUM
Taht kavgalarıyla merkezi otorite zayıflamıştı. Ordu ve donanma yok denecek durumdaydı. Ekonomik hayat, Venedikli ve Cenevizli tüccarların elinde idi. Ayrıca Bizans derebeyleri (tekfurları), halkı baskılar altına almışlardı.



BALKANLARDA DURUM
  1. En güçlü devletler Macar ve Sırp krallıkları idi. Bulgar krallığı zayıflamıştı.
  2. Eflak, Boğdan, Bosna ve Hersek beylikleri zayıftı.
  3. Balkanlı uluslar arasında toprak kazanmak ve mezhep çatışmaları nedeniyle savaşlar olmaktaydı.


OSMANLI DEVLETİNİN KURULUŞU (1299)
Kayı boyuna ait Ertuğrul Gazi yönetimindeki aşiret, Anadolu Selçukluları zamanında Ankara dolaylarına yerleştirilmişlerdi. Sonraki süreçte Osman Bey idaresindeki kayı Türkleri Eskişehir ve Söğüt çevresine yerleştiler.

Osman Gazi, Karacahisar, İnegöl, Yenişehir ve Bilecik yörelerini fethedince çevredeki Bizans tekfurları ordu kurdular. Bu ordu, Osman Gazi idaresindeki birlikler tarafından Koyunhisar (Bafeon) Savaşında yenilgiye uğratıldı (1302). Böylece Osmanlılar ilk zaferlerini kazandılar.



ORHAN GAZİ DÖNEMİ (1324–1362)
  1. Bursa fethedildi ve başkent yapıldı.
  2. İznik’in fethine girişildi. Bunu önlemek isteyen Bizans kralının kurduğu ordu Maltepe (Pelekonon) Savaşında yenilgiye uğratıldı (1329). Böylece Osmanlılar, Bizans devletiyle doğrudan yaptıkları bu savaşı kazandılar. Savaştan sonra İznik başkent yapıldı.
  3. Bizansta taht kavgasına giren Kantakuze’ne yardım edildi. Bu yardım karşılığında Geliboludaki Çimpe Kalesi kazanıldı. Gelibolunun fethine girişildi. Kazanılan Tekirdağ dolaylarına Anadolu’dan getirilen Türkler yerleştirildi.
  4. Karesi Beyilğine son verildi. Rumeliye geçiş yolu Çimpe kalesiyle birlikte açılmış oldu.
  5. Divan teşkilâtı kuruldu. Yaya ve Müsellem (atlı) askerlerden ilk düzenli ordu kuruldu. Böylece beylikten devlete geçiş sağlandı.


I. MURAT DÖNEMİ (1362–1389)
  1. Karamanlıların kışkırtması nedeniyle Ankara’yı idrelerine alan Ahiler’den Ankara geri alındı.
  2. Rumeli’de yapılan Sazlıdere Savaşıkazanıldı. Bundan sonra Edirne fethedildi (1363).
  3. Papalık, Edirne’nin fethine tepki olarak propoganda yaptı. Bunun sonucu Balkanlı uluslar Haçlı Ordusu kurdular. Haçlılar Sırpsındığı Savaşında yenilgiye uğratıldı (1364).
  4. Sırpların kurduğu haçlı ordusu Çirmen Savaşında yenilgiye uğratıldı. (1371)
  5. Hamitoğulları Beyliğinden toprak satın alındı.
  6. Karamanlılar, Osmanlıların Anadoluya yönelmesine karşı çıktılar. Osmanlıların yaptıkları savaşla karamanlılara üstünlüklerini kabul ettirdiler.
  7. Balkanlarda bir Osmanlı akıncı birliği Ploşnik Savaşında yenilgiye uğratıldı. Bundan yararlanan Sırplar Osmanlıları Balkanlardan atmak için birleşik Haçlı ordusu kurdular. I. Murat, bu haçlı ordusunu I. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1389). Ancak Savaş sonunda I. Murat bir Sırplının saldırısıyla öldü.


YILDIRIM BEYAZIT DÖNEMİ (1389–1402)
  1. I. Murat’ın kararı üzerine hükümdar oldu. Taht kavgasına gireceğinden şüphelendiği kardeşi Yakup’u öldürttü.
  2. Karamanlılar dahil Batı Anadolu’daki beyliklere son verdi. Böylece büyük ölçüde siyasi birliği sağladı.
  3. İstanbul’u ilk kez kuşattı. Bunun üzerine Batı Avrupa uluslarının katılımıyla büyük bir Haçlı ordusu kuruldu. Yıldırım Beyazıt bu orduyu Niğbolu Savaşında yendi (1396).
  4. Yıldırım Beyazıt Bizans’ı ikinci kez kuşattı. Karadenizden Bizans’a gelecek yardımları önlemek için Anadolu Hisarını (Güzelce Hisarı) yaptırdı. Kuşatma sürerken Doğu Anadolu’da Timur tehlikesi belirdi. Bunun üzerine Bizans’la anlaşma yapılarak kuşatma kaldırıldı. Bu anlaşmaya göre:
a) Bizans yıllık vergi verecek.

b) İstanbulda bir müslüman mahallesi kurulacak

c) Haliç’e bir Osmanlı birliği yerleştirilecek.



ANKARA SAVAŞI (1402)
Nedenleri:

  1. Timur’a topraklarını kaptıran Karakoyunlu ve Celayir hükümdarlarının Osmanlı Devleti’ne sığınmaları Timur’un bunları kendisine teslim edilmesini istemesi.
  2. Yıldırım Beyazıt’ın, beyliklerine son verdiği Anadolu beylerinin Timur’dan yardım istemeleri.
  3. Timur’un, kendi üstünlüğünün tanınmasını istemesi.
Ankara Savaşını Timur kazandı.

Sonuçlar:

  1. Anadolu’da siyasi birlik bozuldu. Bu durum savaşın en önemli sonucudur. Çünkü beylikler yeniden kurulmuştur.
  2. Yıldırım Beyazıt öldü ve oğulları arasında taht kavgaları başladı.
  3. Yıldırımın oğulları arasındaki taht kavgası döneminde (fetret devrinde) devlet dağılma tehlikesi geçirdi. 11 yıl süren bu kavgayı Çelebi Mehmet kazanmıştır.


ÇELEBİ MEHMET DÖNEMİ (1413–1421)
  1. Bozulan devlet kurumlarını yeniden sağlamlaştırdı. Anadolu’da otoriteyi yeniden sağladı. Böylece devleti dağılmaktan kurtardı. Bu çalışmalarından dolayı Çelebi Mehmet devletin ikinci kurucusu sayılmıştır.
  2. Ege denizinde Venediklilere ait adalardan Anadolu kıyılarına saldırılar oldu. Bundan dolayı Venediklilerle ilk büyük deniz savaşı yapıldı. Osmanlının deniz gücü zayıftı. Osmanlılar yenildi. Bizans’ın araya girmesiyle anlaşma yapıldı.
  3. Fetret dönemindeki siyasi ve sosyal sorunları gerekçe gösteren Şeyh Bedrettin isyan çıkardı. Rumelide çıkan bu isyan bastırıldı. (1420)
  4. Timur’un Semerkant’a götürdüğü Mustafa Çelebi geri dönerek taht kavgasına girdi. Mücadeleyi kaybedince Bizans’a sığındı. Bu kişinin gerçek Şehzade Mustafa Çelebi olmadığı iddia edildi. Bundan dolayı bu olaya “Düzmece Mustafa Olayı” denilmiştir.


II. MURAT DÖNEMİ (1421–1451)
  1. Bizans Devleti Mustafa Çelebi’nin başlattığı taht kavgasını yeniden destekledi. II. Murat bu mücadeleyi kazandı. Mustafa Çelebi öldürüldü.
  2. Karaman ve Germiyan Beyleri Osmanlının otoritesini sarsmak için II. Muratın kardeşi Şehzade Mustafa’yı taht kavgasına sürüklediler. II. Murat bu mücadeleyi kazandı.
  3. Osmanlı orduları Balkanlarda Macarlarla yaptıkları savaşları kaybettiler. Bunun üzerine II. Murat barış istedi. Macarlarla Edirne Segedin Anlaşması imzalandı (1444). Anlaşmaya göre
a) 10 yıl savaş olmayacak.

b) Tuna sınır sayılacak.

4. II. Murat iktidarı küçük yaştaki II. Mehmete bıraktı. Ancak devlet adamları arasında sorunlar çıktı. Macarlar anlaşmayı bozdular. II. Murat yeniden padişahlığa geldi. Macarlar Varna Savaşında yenilgiye uğratıldı (1444).

5.II. Murat iktidarı tekrar bıraktı. Yine aynı sorunlar çıktı. II. Murat tekrar padişahlığa geldi. Macarların yönetimindeki haçlı ordusunu II. Kosova Savaşında yenilgiye uğrattı (1448). Balkanlı uluslar bir daha saldırı düzenlemediler. Böylece Osmanlıların Balkanlara yerleşmesi kesinleşmiştir.



OSMANLI YÜKSELME DÖNEMİ
II.MEHMET (FATİH) DEVRİ



İSTANBUL’UN FETHİ SIRASINDA BİZANS’IN DURUMU


Bizans, adı imparatorluk olmasına rağmen, İstanbul ve çevresindeki birkaç kasabaya egemen olan küçük bir devlet haline gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin giderek baskısının artması üzerine Kral Konstantin Avrupa’dan yardım alabilmek için Katolik ve Ortdoks kiliselerinin birleşmesini savunuyorlardı. İstanbul halkının Ortadoks olmaları ve Patriğin karşı çıkması nedeniyle bu birleşme olmadı. Bizans’ta bu fikrin oluşmasında Osmanlıların din ve vicdan hürriyetine önem vermesi de etkili olmuştur.

İSTANBUL’UN FETHİ (1453)

İstanbul’u almak amacıyla yeniçeri ocağına düzen verildi. Boğazlardan gelecek yardımı önlemek için Anadolu hisarının karşısına Rumeli hisarı (Boğazkesen Hisarı) yaptırıldı. Edirne’de şahi denilen büyük toplar yaptırıldı. Karamanoğulları ve Aydınoğulları beylikleri kuşatmaya yardım gönderdi. 400 parçalık bir donanma oluşturuldu. İlk defa aşırma gülle atan havan topları yapıldı.

Fatih’in, İstanbul’un kan dökülmeden teslim edilmesini istedi. Bizans yönetimi kabul etmedi. Bunun üzerine saldırılar başlatıldı. İstanbulu’n kalın surları yıkıldı. Haliç’e Osmanlı gemileri indirildi. Cenevizlilerin Bizans’a yaptığı yardım etkisiz oldu. Yıkılan Bizans surlarından Osmanlı akıncıları şehre girdi. Fatih, halka kötülük yapılmamasını bildirdi.

İSTANBUL’UN FETHİNİN SONUÇLARI

Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) yıkıldı.

Tarihçilere göre Osmanlı Devleti İmparatorluğa dönüşmüştür.

İstanbul Osmanlı devletinin başkenti oldu.

Karadenizdeki ipek ticareti Osmanlı denetimine girdi.

Avrupalılar, ipek ve baharat ticaret yollarının Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de Türklerin kontrolüne girmesi nedeniyle, başka deniz yolları aramaya başladılar. Bu durum Coğrafya Keşiflerinin bir nedeni oldu.

Ateşli silahlardan topun önemi bir kez daha anlaşıldı.

İtalya’ya giden Bizanslı bilginler Eski Yunan eserlerini tanıtarak Rönesans’ın başlanmasına katkıda bulundular.

Avrupalı devletler Osmanlı devletinin askeri üstünlüğünü gördüler.

Yerli halkın güvenini kazanmak papanın haçlı birliği çalışmalarını önlemek ve Balkan fetihlerini kolaylaştırmak amacıyla Ortadoks Kilisesinin haklarına dokunulmadı.



BALKANLARDA FETİHLER
SIRBİSTAN’IN FETHİ
Macarlarla ittifak yapan Sırpların saldırılarını durdurmak için Belgrad kuşatıldı. Belgrad Macarlar’da kaldı. Sırbistan Osmanlı topraklarına katıldı (1459).

MORA’NIN FETHİ (1460)
Mora’daki Rum despotları arasında olan çatışmalardan bıkan halkın isteği üzerine sefer yapıldı. bunun sonunda Yunanistan’ın güneyindeki Mora alındı.

EFLAK VE BOĞDAN’IN ALINMASI
Eflak Beyi Vlad (Kazıklı Voyvoda) Macarlarla anlaşarak, vergi göndermedi ve gönderilen elçileri öldürdü. Fatih tarafından yapılan seferle Eflak alındı (1462).

Boğdan (Moldavya) yapılan sefer sonucu, Osmanlı devletine bağlı beylik haline getirildi. (1476)

BOSNA VE HERSEK’İN FETHİ
Bosna kralı Macarlarla anlaşarak vergi vermeyince Fatih Bosna seferine çıktı. Bölge Osmanlı topraklarına katıldı (1463). Bosna halkı İslamiyete girmeye başladı. Hersek ise 1465 yılında alındı.

ARNAVUTLUK’UN FETHİ
Osmanlı ordusunda yetişmiş olan İskender Bey önemli bir Arnavut ailesindendi. II. Murat zamanında ayaklanarak Arnavutluk’ta prenslik kurmuştu. Venedikliler ve diğer Avrupa devletleri İskender Beyi desteklediler.

Fatih Arnavutluk seferine çıktı. İskender’e bağlı güçlerle doğrudan savaş yapılmadı. İskender Beyin ölümünden sonra Kroya ve İşkodra şehirleri alındı. (1479) Dalmaçya kıyıları Osmanlı topraklarına katıldı.



ANADOLU’DA GELİŞMELER
Fatih İstanbul’un alınmasından sonra, Anadolu Türk birliğini kurmak ve Karadeniz ticaret yoluna egemen olmak için Anadolu’da seferlere çıktı.

AMASRA’NIN ALINMASI (1459)
Cenevizliler’in elinde bulunan Amasra kuşatıldı. Cenevizli’ler şehri teslim ettiler.

İSFENDİYEROĞULLARI (CANDAROĞULLARI) BEYLİĞİNİN YIKILMASI (1460)
İsfendiyar Beyi, İsmail Bey savaşa gerek görmeden Sinop’u Osmanlılara verdi. İsmail Bey’e de Balkanlar’daki Filibe sancağı dirlik olarak verildi.

TRABZON RUM DEVLETİNİN YIKILMASI (1461)
Trabzon Rum Devleti, Dördüncü Haçlı seferi sırasında İstanbul’dan kaçan Rumlar tarafından 1204 yılında kurulmuştu.

Trabzon Rum kralı Davit Kommen Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’a güvenerek vergiye bağlanmayı kabul etmeyince, Trabzon denizden ve karadan kuşatıldı. Uzun Hasan’dan yardım alamayan kral şehri Fatih’e teslim etti.

KARAMANOĞULLARI BEYLİĞİNİN YIKILMASI
Karaman Beyliğinde yönetim için çatışmalar olmaktaydı. Fatih, Karaman Beyi olmak isteyen Pir Ahmet’e yardım etti. Beyliğin başına geçen Pir Ahmet Osmanlı egemenliğini kabul etti.

Pir Ahmet, Osmanlı – Venedik savaşından yararlanarak, Osmanlılara verdiği yerleri geri almak istedi. Osmanlılara karşı Venediklilerle anlaştı.

Fatih, çıktığı seferde Konya ve Karaman yörelerini aldı. Osmanlıların Anadolu’da en güçlü rakibi ortadan kalktı. Pir Ahmet, Uzun Hasan’a sığındı. Osmanlı Akkoyunlu ilişkileri bozuldu. Bir kısım Karaman beyleri Aksaray, Niğde ve İçel yörelerinde etkinliklerini sürdürmeye çalıştı. II. Bayezıd bu beylerin çalışmalarına son verdi (1487).

OTLUKBELİ SAVAŞI (1473)
Akkoyunlu devleti Doğu Anadolu’da kurulmuştur. Devletin sınırı Maveraünnehire kadar genişlemişti.

Uzun Hasanın, Trabzon Rum devletini ve Anadolu beylerini, Osmanlılara karşı desteklemesi, ilişkilerin bozulmasına neden olmuştu. Uzun Hasan’ın Tokata girmesi ve Karaman – Akkoyunlu ordularının Akşehir’i almak istemeleri, Fatih’in harekete geçmesine neden oldu. Erzincan yakınlarında yapılan Otlukbeli Savaşını Fatih kazandı (1473).

Akkoyunlu Devletinde, Otlukbeli savaşından sonra iktidar mücadelesi başladı. Bunun sonucunda Akkoyunlu devleti parçalandı. Yerine Safevi devleti kuruldu.

OSMANLI – MEMLÜKLÜ İLİŞKİLERİ
Yıldırım Beyazıt’ın, Memlüklü himayesindeki, Dulkadir Beyliğinin topraklarını alması sonucu ilişkiler bozulmuştu. Çünkü, Memlüklü devletinde Dulkadir Beyliği’ni topraklarını alma amacındaydı.

  • Fatih Hac yolundaki su kuyularını onararak kutsal topraklarda etkinlik göstermek istedi. Memlüklüler, Fatih’in isteğini iç işlerine müdahale saydılar. Bunun sonucunda ilişkiler bozuldu.
Memlüklüler, Çukurova’da Osmanlı ordusunu yenilgiye uğrattı.



DENİZLERDE GELİŞMELER
EGE ADALARI’NIN FETHİ VE OTRANTO SEFERİ
Çanakkale Boğazına hakim olan Cenevizlilerin yönetimindeki İmroz, Taşoz, Limni, Bozcaada, Semadirek alındı. Böylece Çanakkale boğazının güvenliği sağlandı.

Gelibolu’da tersaneler yapıldı. Boğazın her iki tarafına istihkamlar yapıldı.

Adriyatik denizindeki Ayamavra, Kefalonya ve Zanta adaları alındı. Bu fetihlere karşı çıkan Napoli Krallığına ait olan Otranto limanı alındı. Fatih’in ölümü üzerine donanma geri çağırılınca Otranta tekrar Napoli Krallığının eline geçmiştir.

KIRIM HANLIĞI’NIN BAĞLANMASI
Kırım hanlığında iktidar mücadelesi vardı. Karadenizin kuzey sahillerinde Ceneviz kolonileri bulunuyordu. Moskova prensliğinde ileride tehlike yaratabilirdi. Bu nedenlerden dolayı Kırım hanlığı Osmanlı idaresine bağlandı. Ceneviz kolonilerine son verildi. Karadeniz kıyılarına ulaşan doğu ticaret yolları Osmanlıların eline geçti. Karadeniz Osmanlı gölü haline geldi. Karadeniz kıyılarındaki İpek yolu tamamen Osmanlının eline geçti.



II.BEYAZIT DÖNEMİ (1481 – 1512 )
II.Bayezıt, İshâk Paşa ve yeniçerilerin yardımıyla padişah oldu. Sadrazam Karamanlı Mehmet Paşa, Cem’i padişah yapmak istiyordu. Fakat başarılı olamadı. Bu olaydan sonra iktidar mücadelesi başladı.

CEM OLAYI:
Temel neden, veraset sisteminde belirli bir seçim usulünün olmamasıdır.

Cem, yapılan savaşı kaybetti, Karaman beylerine ve daha sonra Memluklulara sığındı. Cem Rodos’a gidip buradan da Rumeliye geçip kuvvet toplayarak İstanbul’a yürümeyi düşündü. Rodos şovalyeleri Cem’i tutuklayarak Fransa’ya götürdüler. Fransa ve Papalık Osmanlı üzerinde Haçlı baskısı kurdular. Fransa kralı Osmanlılara karşı yapacağı haçlı seferinde Cem’den yararlanmayı düşündü. Cem Fransa kralıyla Napoliye geldiğinde öldü.

OSMANLI – MEMLÜKLÜ İLİŞKİLERİ
Fatih zamanında başlayan sorunlar ve Cem olayından dolayı ilişkiler bozulmuştu. Memlükler Çukurova çevresinde Osmanlı ordularını yenilgiye uğrattı. Tunus sultanının teklifiyle barış yapıldı. Adana ve Tarsus kaleleri Mekke ve Medine evkafına ait olduğundan Memlüklülere bırakıldı (1491).

ŞAHKULU AYAKLANMASI (1511)
Safevi sultanı Şah İsmail Anadoluda egemenlik kurmak için din adamlarını Anadolu’ya göndermişti. Bunlardan Şahkulu, Antalya ve göller yöresinde isyan çıkardı. İsyan zor bastırıldı. Ayaklanmalara katılanlar Ege denizindeki Modon ve Koron adalarına sürüldü (1511).

OSMANLI – VENEDİK İLİŞKİLERİ
Venediklilerin elindeki Moradaki yerler ile İnebahtı ve Navarin limanları alındı. Bu fetihler II. Beyazıt zamanındaki tek önemli toprak kazancıdır.

Not: Endülüs müslümanları Haçlı katliamıyla karşılaşmışlardı. Bunlara yardım edildi. Müslümanlar Kuzey Afrika’ya taşındı.

II.BEYAZIT’IN PADİŞAHLIKTAN ÇEKİLMESİ

Bayezıt, son zamanlarında ülke yönetimini vezirlere bırakmıştı. Kendini dine ve tasavvuf fikirlere vermişti.

Beyazıt ve devlet adamları şehzade Ahmeti padişah yapmak isteyince, I. Selim Rumeli’de kuvvet hazırladı ve isyan etti. Yenilgiye uğradı. Bu durum bir şehzadenin padişahlık için ilk isyanıdır. Yeniçerilerin desteğini almış olan I. Selim isyanını sürdürdü. Bunun üzerine II. Beyazıt padişahlığı oğlu I. Selim’e bıraktı.



YAVUZ SULTAN DÖNEMİ (1512 – 1520 )
I.Selim kardeşlerini ve yeğenlerini, tahtını sağlamlaştırmak için öldürttü.

ÇALDIRAN SAVAŞI (1514)
Safevi devletinin kışkırtmasıyla çıkan Şahkulu isyanını dikkate alan I. Selim İran seferi düzenledi. Safevi devletinin Anadolu’daki taraftarları olan Şii Türkmenleri öldürttü.

İran seferine çıkan I. Selim Dulgadir beyliğinden yardım istedi. Bu yardım gelmedi. Çaldıran ovasındaki savaşı Safevi devleti kayıpetti. Yavuz İran’ı almak için ilerlemek istedi, ancak askerlerin isyanı üzerine bu isteğinden vazgeçti.

Turnadağ savaşında Dulgadir beyliği yenildi ve ortadan kaldırıldı. (1515). Her iki savaş sonunda Doğu Anadolu Osmanlı egemenliğine girdi. Anadolu Türk birliği kesin olarak sağlandı. Safevi tehlikesi zayıfladı.

I.Selim Tebrizden ayrılırken buradaki bilim ve sanat adamlarını İstanbul’a gönderdi.

MISIR SEFERİ
Osmanlı tarihinin en uzun seferidir.

NEDENLERİ

Fatih zamanından itibaren başlayan anlaşmazlıklar

Memlüklü korumasında olan Dulkadir beyliğinin yıkılması

Mısır’a Osmanlıların saldırmasından çekinen Memlüklerin, Şah İsmail ile anlaşma yapması (I. Selim bunu Osmanlıya karşı büyük bir tehdit saymıştır).

İran’a gönderilen Osmanlı askerlerine Memlüklerin topraklarından geçiş izni vermemesi

I.Selim’in Kutsal toprakları alarak İslâm dünyasının lideri olmayı amaçlaması.

MERCİDABIK SAVAŞI (1516)

Osmanlı ordusuyla Memlüklü ordusu Suriye’de Mercidabık’ta karşılaştı. Kansu Gavri yönetimindeki Memlüklü ordusu yenildi. Suriye Osmanlı ülkesine katıldı.

RİDANİYE SAVAŞI (1517)

Kansu Gavrinin, Mercidabıkta ölümünden sonra yerine Tomanbay geçti. Venediklilerden top ve ateşli silahlar aldı. Memluklar yenilgiye uğratıldı (1517).

MISIR SEFERİNİN SONUÇLARI:


Suriye, Filistin, Hicaz ve Mısır Osmanlı egemenliğine alındı.

Mısır’ın alınmasıyla Osmanlı geliri arttı.

Venedikliler Kıbrıs için verdikleri vergiyi Osmanlılara vermeye başladılar.

Baharat ticaret yolunda Osmanlı üstünlüğü arttı. Portekizlilerin Hint deniz yolunu bulmaları nedeniyle (1498). Bu ticaretle ilgili beklenilen kazanç sağlanamadı.

Kutsal emanetler İstanbul’a getirildi.

Son Abbasi Halifesi III. Mütevekkil Ayasofa camiinde düzenlenen törenle Halifelik makamını I. Selim’e devretti. (Osmanlı padişahları Fatih kanunnamsiyle mutlak otorite olmuşlardı, Halife ünvanını almalarıyla da Teokratik nitelik kazanmışlardır.)

Mısırdaki bilim ve sanat adamları İstanbul’a getirildi.

Avrupa’ya doğru hiçbir sefer düzenlemeyen I. Selim Macaristan ya da İran’a doğru olacağı sanılan sefer hazırlığı sırasında öldü. (1520)



KANUNİ DÖNEMİ (1520 – 1566 )
Kardeşi olmadığından rakipsiz olarak padişah oldu. Osmanlı devletinin sınırlarını en geniş noktalara ulaştı. Bu dönemde Osmanlı imparatorluğu kültür ve uygarlık alanında en ileri düzeye gelmiştir.

İÇ İSYANLAR
CANBERD GAZALİ İSYANI:
Önceleri Memlüklülere hizmet eden, Canberd Gazali Osmanlı devletinin Şam beylerbeyliği görevini yerine getiriyordu. Halifeliği almak ve Memlüklü devletini yeniden kurmak için ayaklandı. Ferhat Paşa komutasında Osmanlı ordusu isyanı bastırmıştır. (1521)

AHMET PAŞA İSYANI:
Kanuni geleneğe göre Ahmet Paşayı sadrazamlığa getirmesi gerekirken, Ahmet Paşayı Mısır valiliğine atadı. Ahmet Paşa Memlüklü devlet adamlarını çevresinde toplayarak isyan etti. Yeni bir devlet kurmak için para bastırdı ve hutbe okuttu. Kanuni’ye bağlı askerle isyanı bastırdı (1524).

BABA ZÜNNUN İSYANI:
Yozgat’ta Bozok Türkmenleri kendilerine tespit edilen vergiyi ağır buldular. Türkmenler Baba Zünnun çevresinde toplanarak isyan başlattılar. Baba Zünnun yakalanarak öldürüldü. İsyan bastırıldı (1527)

KALENDEROĞLU İSYANI:
Nedenleri:

1)
Devletin göçebe yaşam sürdüren şii Türkmenleri denetlemek istemesi

2) Dulkadir Beyliğine bağlı olan sipahilerin dirliklerini kaybetmesi

Hacıbektaş soyundan olan Kalenderoğlu Türkmenler, kendisine katılan sipahilerle, birlikte ayaklandı. Merkezi otoritenin baskısına karşı yapılan bu isyan (1527) yılında bastırıldı.



BATIDA GELİŞMELER
BELGRAD’IN ALINMASI (1521)

Kanuni padişahlığını kutlamayan ve vergiye bağlanmayı reddeden Macarlara karşı sefer düzenledi.

Kuşatma sonucu Belgrad ile çevresindeki kaleler alındı. Belgrad Avrupa’ya yapılacak seferler için önemli bir merkez haline getirildi.

MOHAÇ SAVAŞI VE MACARİSTAN’IN ALINMASI
(1526):


Macar Kralı, Alman imparatoru Şarlken ve Avusturya İmparatoru Ferdinand’la, akrabalık ilişkilerinden dolayı, askeri ve siyasi bir ittifak kurdu. Böylece Osmanlı Devletine karşı kurulan ittifakın öncüsü oldu.

Fransa kralı I. Fransuva ve Alman Kralı Şarlken arasındaki Avrupa’da üstünlüğü ele geçirmek için yapılan mücadele neticesinde Alman kralı Şarlken, Fransa kralı I. Fransuvayı esir almıştı. Ayrıca Şarlken, Osmanlıların Orta Avrupaya kadar ilerlemesini önlemek amacındaydı.

Kanuni Osmanlı imparatorluğu aleyhine hazırlanan ittifakı bozmak ve Fransa’ya yardım etmek amacındaydı.

Kanuni düzenlediği seferde Macar ordusunu Mohaç ovasında yenilgiye uğrattı.

Kanuni Macar topraklarını ülkesine katmadı. Koruması altına aldı. Tampon bir bölge yaptı. Erdel beyi Jan Zapolya’yı Macar Krallığına atadı.

BİRİNCİ VİYANA KUŞATMASI (1529):
Nedenleri:


  1. Avusturya Kralının savaşta ölen Macar Kralı ile akraba olduğunu belirterek Macar tahtının kendine ait olduğunu öne sürmesi
  2. Avusturya’nın kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken’le ittifak yapması
  3. Avusturya’nın Macaristan’ı işgal etmesi
  4. Kanuni’nin Şarlken’e karşı Fransa’ya yardım etmeyi amaçlaması
Kanuni yukarıdaki nedenlerden dolayı sefere çıktı. Macaristan’ı işgalden kurtardı. Fransa Kralı Fransuva Avrupa’da en büyük kral olmak için Alman Kral Şarlken’le yaptığı savaşı kaybedince Kanuni’den yardım istedi. Ferdinand ve Şarlken savaşmaktan kaçındılar. Viyana şehri kuşatıldı. (1529) etkili topların getirilmeyişi, yeterli hazırlığın olmayışı ve kış şartları, kuşatmanın kaldırılmasına neden oldu.

ALMANYA SEFERİ (1533)

Ferdinand Macaristanı kazanmak için Budin şehrini kuşatınca Kanuni yeniden sefere çıktı. Avusturya ve Alman kralları yine savaşmadılar. Avusturya Kralı Osmanlı Devletinin güçlü olduğunu anladı ve barış istedi.İstanbul Antlaşması İmzalandı (1533). Antlaşma şartları:

  1. Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sadrazamına eşit sayılacak. (Bu kararlı Osmanlı Avusturya’ya karşı siyasi üstünlük sağladı)
  2. Avusturya, Osmanlılar’ın atadığı Yanoş’u Macar Kralı olarak tanıyacak.
  3. Avusturya bozmadıkça barış geçerli olacak.
  4. Bu barışın yapılmasının, diğer bir nedeni de Safevilerin doğuda karışılıklıklar yaratmasıdır.


MACARİSTANIN OSMANLI ÜLKESİNE KATILMASI (1541)
Kanuni’nin Macar Krallığına atadığı Jan Zapolyan’ın ölümü üzerine oğlu Yanoş krallığa getirildi. Bu yeni durum üzerine Avusturya, Macaristan’ı almak için Macaristan’daki Budin’i işgal etti. Kanuni çıktığı seferde Budini aldı. Macar topraklarını Osmanlı ülkesine kattı. Sigismund’u, Erdel krallığına atadı. Kuzey Macaristan Avusturya’ya kaldı.

ZİGETVAR SEFERİ, KANUNİNİN ÖLÜMÜ (1566)

Yeni Avusturya Kralı 1533 İstanbul antlaşmasına uymayarak Macaristan’a yeniden saldırdı. Sokullu Mehmet Paşa sefer kararı aldı. Zigetvor kalesi Osmanlıların eline geçti.

Not: Kuşatma sırasında ağır hasta olan Kanuni ölmüştür. II. Selim padişahlığa getirilmiştir.



Kanuni, Avrupa Hristiyan birliğini bozmak ve Fransayı, Osmanlı yanına çekmek istediğinden, yardım edeceğini bildirmiştir.


Fransa, ilişkileri kuvvetlendirmek için elçi göndererek siyasi ve ticari nitelikli, bir antlaşmanın yapılmasını istedi. Osmanlı tarihinde Uhud – u Atik ya da İmtiyaz–ı Mahsusa olarak bilinen ticaret anlaşması yapıldı. Başlıca maddeler;

  1. Her iki devletin gemileri denizlerde ve limanlarda serbest dolaşabileek
  2. Fransız tüccarlardan daha az gümrük vergisi alınacak
  3. Fransız tüccarların, aralarındaki sorunlara Fransız yargıçlar bakacak
  4. Fransız tüccarlar ile Osmanlılar arasındaki sorunlara Türk yargıçlar bakacak ve bunun için Fransız tercümanlar görevlendirilecek.
  5. Fransızlara din ve mezheplerinde tam serbestlik tanınacak
  6. Osmanlı vatandaşları Fransa denizlerinde ve topraklarında aynı haklardan yararlanacak
  7. Bu anlaşma hükümdarların sağ kaldıkları sürece geçerli olacak.
Kanuni kapitülasyonlarla Almanya’ya karşı, Avrupa’ da denge ve güç kurmayı amaçladı. Kapitülasyon anlaşması, Osmanlılar için önemli siyasi bir başarıdır.

Fransızlar her padişah değişiminde anlaşmayı yenileyerek zamanla, Osmanlı aleyhine siyasi ve ticari üstünlükler kazandılar. 1740 yılında kapitülasyonlar süresiz olarak uzatıldı. Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğünden yararlanan diğer Avrupalı devletler de kapitülasyonlar kazandılar. Bu durum, Osmanlı devleti’nin sanayileşmiş devletlerin açık pazarı olmasına neden oldu. Kapitülasyonlar Lozan anlaşmasıyla kaldırıldı.

DOĞUDA GELİŞMELER
İRAN SEFERLERİNİN NEDENLERİ

a)
Safevilerin, Bağdat ve çevresini alarak Osmanlı sınırına yakın bölgelerde hareketlenmesi

b) Safevilerin, ortak sınırı bölgesinde kendi halkına karşı izledikleri baskılı yönetimin, Osmanlının ipek ve baharat ticaretini aksatması

c) Osmanlı yönetimindeki Bitlis emirinin, Safevilere, Safevilerin, Azerbeycan valisinin Osmanlılara geçmesi

d) İran’ın, Bağdat valisinin, Osmanlı tarafına katılması, Safevilerin bu duruma müdahele etmesi

IRAKEYN SEFERİ (1534)

Kanuni Bitlis Emiri Şeref Hanı cezalandırmak ve Bağdatı almak için sefere çıktı. Azerbeycan alındı. Bağdat alındı. Gilan ve Şirvan’daki ipek ticareti Osmanlıların denetimine girdi.

İRAN SEFERİ (1548)

İran’da taht kavgasına giren şehzadenin Osmanlılara sığınması sonucu, Safeviler, Tebriz’i, Nahçevan’ı ve Van çevresini aldı.

Kanuni, Safevi tehlikesini bitirmek, Azerbeycanı bütünüyle almak için sefere çıktı. Van ve Tebriz’i aldı.

NAHÇEVAN SEFERİ (1554)

Safeviler, Avusturya savaşlarından yararlanarak Doğu Anadolu’yu almak için Doğu Anadolu’ya girdi. Kanuni Safevilere kesin bir darbe vurmak için üçüncü defa sefere çıktı. Safeviler’e ait olan Nahçevan, Revan ve Karabağ alındı.

Bu savaşlar her iki devlet için zararlı olmuştur. Kanuni Avusturya savaşlarından dolayı Safeviler’in barış teklifini kabul etti.

AMASYA ANTLAŞMASI (1555)

Bu anlaşma, Osmanlılar ile İranlılar arasındaki ilk resmi antlaşmadır. Buna göre:

  • Azerbaycan, Tebriz, Doğu Anadolu ve Irak Osmanlıların oldu.
  • Sınır bölgesinde saldırılar yapılmayacak
  • Selim devrinden itibaren başlayan savaşlar durdu.


DENİZLERDE GELİŞMELER
RODOS’UN FETHİ (1522):

Rodos, Fatih zamanında kuşatılmış, fakat alınamamıştı. Osmanlı gemilerine saldıran Sen Jan şovalyeleri Batı Anadolu kıyılarını tehdit ediyorlardı. Mısır ve Suriye’nin alınmasından sonra bu adanın alınması gerekli oldu.

Şovalyeler Avrupa’dan yardım gelmeyince adayı boşalttılar. Şarlken şovalyeleri Malta adasına yerleştirdi.

PREVEZE DENİZ SAVAŞI (1538)

Alman kralı Şarlken, Doğu Akdenizde Osmanlı üstünlüğüne son vermek için, Andrea Dorya yönetiminde birleşik haçlı donanmasını kurdu.

Kanuni Barbarosu İstanbul’a çağırdı. Barbaros Kaptan–ı Derya oldu. Cezayir’in Beylerbeyi olduğu ilan edildi.

Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz deniz kuvvetlerinden oluşan haçlı donanması, Barbaros tarafından yenilgiye uğratıldı.

Savaştan sonra, Venedikliler ticaretlerinin aksayacağını gördüler ve barış yaptılar. Buna karşılık Mora, Dalmaçya kıyılarındaki kaleleri Osmanlılara bıraktılar.

TRABLUSGARB’IN ALINMASI (1551)

Şarlken Tunus’u almak için Malta’daki Sen Jan Şovalyeleri aracılığıyla saldırılar başlattı. Bunun üzerine, Turgut Reis şovalyelerin elindeki Trablusgarb’ı aldı. Trablusgarb beylerbeyi oldu.

CERBE ADASININ FETHİ (1559)

Turgut Reis, önceleri kendisine bağlı olan Cerbe adasını, Trablusgarb körfezinin güvenliği için, İspanyollardan almak istedi. Turgut Reis ve Piyale paşa, Andrea Dorya yönetimindeki haçlı donanmasını yendiler. Ada Turgut Reis’in yönetimine bırakıldı.

MALTA SEFERİ (1565)

Malta adasına yerleştirilen Sen Jan Şovalyeleri Osmanlı gemilerine saldırıyorlardı. Haçlı donanması bu adayı üs olarak kullanıyorlardı.

Kanuni, Cezayir ve Trablusgarbın güvenliği için Maltanın alınmasını kararlaştırdı.

Yapılan kuşatma başarıszlıkla sonuçlandı.



HİNT SEFERLERİ
NEDENLERİ


  • Portekizlilerin, Ümit burnu yoluyla Uzakdoğu mallarını Avrupa limanlarına taşımaları.
  • Portekizlilerin, Hint okyanusunda ve Kızıldeniz çevresinde, müslümanların ticaretlerini engellemeleri
  • Deniz yoluyla hac’a giden müslümanların güvenliğinin bozulması
  • Hindistan’daki Müslümanlara portekizlilerin saldırması
  • Osmanlı Devleti’nin kendisini İslâm Dünyasının koruyucusu olarak görmesi
Mısır ve Hicaz’ın Osmanlı topraklarına katılmasıyla, Portekizliler ile Osmanlılar karşılaşmışlardır. Hint ticaret yolunu yeniden müslümanların denetimine almak ve Hint müslümanlarına yardım etmek amacıyla, dört deniz seferi düzenledi.



BİRİNCİ HİNT SEFERİ (1538)

Gucerat sultanı Bahadır Şahın yardım istemesi üzerine, Mısır Beylerbeyi Süleyman paşa komutasında yardım gönderildi. Yemen, Aden kıyıları alındı. Hindistanın Batı kıyılarındaki Gucerata varıldı. Yeni Gucerat Sultanı, Osmanlı egemenliğine girmemek için Osmanlılara yardım etmedi. Hint okyanusunda Portekiz’e karşı güç olunacağı gösterildi.

İKİNCİ HİNT SEFERİ (1551)

Piri Reis Basra Körfezindeki Hürmüz boğazını Portekizlilerden alamadı. Donanmayı kuvvetlendirmek için Mısır’a döndü. Piri Reis savşatan kaçmakla suçlanarak idam edildi.

ÜÇÜNCÜ HİNT SEFERİ (1552)


Murat Reis, Basrada’ki Osmanlı donanmasıyla Portekizlilerle savaştı. Başarılı olamadı.

DÖRDÜNCÜ HİNT SEFERİ (1553)

Seydi Ali Reis, Basra’daki Osmanlı donanmasıyla Hürmüz boğazını geçti. Portekizlileri yenilgiye uğrattı. Hint okyanusundaki fırtınalara Osmanlı donanması dayanmadı. Seydi Ali Reis İstanbul’a geri döndü. Başından geçen olayları yazdığı Mir’atül – memalik adlı eserde anlattı.

HİNT SEFERLERİNİN SONUÇLARI:

  • Osmanlı devlet adamlarının Hindistan’ın gelecekteki ekonomik önemini anlayamadılar. Portekizliler bu önemi kavradılar.
  • Akdenize göre yapılan Osmanlı gemilerinin Hind okyanusuna dayanaklı olmadığı anlaşıldı.
  • Portekizlilere karşı kesin üstünlük kazanılmadı.
  • Yemen, Habeşistan kıyıları, Osmanlılara katıldı. Kızıldeniz, Basra körfezinde egemenlik sağlandı.
  • Osmanlı devleti Habeş, Yemen, Basra, Lahsa olmak üzere yeni eyaletler kurarak bu bölgeleri yönetti.
SOKULLU MEHMET PAŞA

Sadrazam Sokullu aslen Hırvat kökenlidir. Devşirme olarak Enderun’da yetiştirildi. Kanuni zamanında sırasıyla Kaptan–ı Derya, Rumeli Beylerbeyi, Vezir ve Veziri azamlık (Sadrazam) görevlerine atanmıştır.

Sokullu, Kanuniden sonra II. Selim ve III. Murat dönemlerinde de sadrazamlık yaptı. Bu süreçte devlet işlerinde birinci derecede sorumlu oldu. Bundan dolayı Sokullu’nun yönetimde aktif olduğu döneme Osmanlı tarihinde “Sokullu Devri” denilir. Sokullu Devri, III. Murat zamanında (1579) yılında Sokullu Mehmet Paşanın öldürülmesiyle sona ermiştir.



II.SELİM DÖNEMİ (1566-1574)
– Sakız adası Cenevizlilerden alındı (1568).

– Yemen tamamen Osmanlıya bağlandı (1568).

– Güney Doğu Asya’daki Endonezya adalarından biri olan Sumatra adasında yaşayan Müslümanlara Portekiz saldırıları nedeniyle yardım gönderildi.

– Kıbrıs Venediklilerden alındı (1571). Doğu Akdeniz’deki ticari ve siyasi çalışmalar tamamen Osmanlıların egemenliğine alındı.

– İnebahtı deniz savaşı oldu (1571). Kıbrıs’ın Osmanlılara geçmesine tepki olarak kurulan Haçlı donanması Osmanlı donanmasınıııı Mora’daki İnebahtı limanında yaktı. Sokullu donanmayı kısa zamanda oluşturdu. Bunun üzerine Venedikliler ticari çalışmalarını sürdürmek için Osmanlı Devletiyle barış yaptı.

– Tunus İspanyollar’dan geri alındı (1574).



III. MURAT DEVRİNDE
1574 – 1579 YILLARI ARASINDA OLAYLAR

– Lehistan kralı ölünce ülkede taht kavgaları çıktı. Sokullu Fransa’nın desteğini alarak, Erdel Beyini Lehistan Kralı yaptı. Böylece Osmanlı Devletinin etkinliği Baltık denizine kadar ulaştı.

Fas sultanlığında iktidar çekişmesi vardı. Sokullu, Cezayir beylerbeyi Ramazan Paşa’yı, Portekizlilerin, burada üstünlük kurmasını önlemek için görevlendirdi. Portekiz kralı, Vadi–üs Sebil savaşında yenilgiye uğratıldı. Fas sultanlığı Osmanlı himayesine girdi (1577). Atlas okyanusuna ulaşıldı.

Safeviler’de iktidar çekişmesi olunca, Kafkasya seferine çıkıldı. Kafkasya’da bir kısım yerler alındı. Kırım Hanlığı ile karadan bağlantı kuruldu.



SOKULLU MEHMET PAŞA VE TÜRK–İSLAM DÜNYASI
DON – VOLGA KANAL PROJESİ

Don–Volga Kanal Projesi, Sokullu Don (Ten) ve Volga (İdil) ırmaklarını bir kanalla birleştirerek, donanmayı, Karadenizden, Hazar denizine geçirmeyi düşünmüştür. Bu projedeki başlıca amaçları şunlardır:

Altınordu devletinin yıkılmasıyla kurulan Türk hanlıklarını, Osmanlı egemenliğine almak.

Türk hanlıklarını, Rus egemenliğinden kurtarmak.

İran savaşlarında asker ve malzeme göndermeyi kolaylaştırmak ve İran’ı almak.

Orta Asya Türkleriyle yakın ilişkiler kurmak.



SÜVEYŞ PROJESİ

Amaçları:


Hindistandaki ve Endonezya’daki müslümanlarla bağlantı kurmak

Hind deniz ticaretinden yararlanmak, Uzakdoğu Asya ülkeleriyle ilişkiler kurmak

Portekizlilerin Hint okyanusundaki etkinliğini sona erdirmek, Ortadoğuda kara ticaretini geliştirmek

Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmak



MARMARA – KARADENİZ KANAL PROJESİ


Sakarya nehri, Sapanca gölü ve İzmit körfezini birbirine bağlayarak Karadeniz ve Marmara arasında deniz yolu kurulmasını sağlamak. Mimar Sinan bu projeyle görevlendirildi. Çalışmalar sonuçsuz kaldı.

– Don ve Volga kanal projesi, Kırım Han’ın gücünü ve yetkilerini kaybedeceğini düşünerek işçileri isyana teşvik etmesi, projeyi başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu.



SOKULLUNUN ÖLDÜRÜLMESİ


Kanuni dönemi dışında, hiçbir sefere katılmaması, seferlere karşı olması, çevresndekileri görevlere ataması, Sokulluya eleştiriler yapılmasına neden oldu. Bu durumlar Sokullunun öldürülmesine neden oldu (1579). Osmanlı tarihçilerine göre Sokullunun öldürülmesiyel Yükselme Devri sona erdi. Duraklama Devri başladı.



KURULUŞ VE YÜKSELME DEVRİNDE
OSMANLI KURUMLARI-KÜLTÜR VE UYGARLIK



DEVLET YÖNETİMİ

Padişah:
Devletin başında Osman Beyin soyundan gelen Bey, Gazi, Han, Hakan, Hünkar Sultan gibi ünvanlarla anılan, hükümdarlar bulunurdu. Saltanat babadan oğula geçerdi. Büyük şehzade padişah olurdu.

Fatihin hazırladığı Kanunname–i Ali Osmani ile hükümdarlık mutlak hale getirildi. Bu kanunname ile devletin bütünlüğü için kardeş katli gelenek haline geldi. Bu gelenek I. Ahmet tarafından kaldırıldı.

Şehzadeler sancak beyi olarak atandıklarında Lala denilen hocaların bilgileriyle, devlet tecrübesi kazanırlardı.

I.Selim’in, Mısır’ı fethinden sonra Osmanlı padişahlar Halife ünvanı aldılar. Halife Rüy–yı zemin (Dünya halifesi), Zıllulahi Filâlem (Allahın yeryüzünde gölgesi), Halifet’ül Müslümin (Bütün müslümanların halifesi) sıfatlarını aldılar. Böylece Teokratik yetkilere de sahip oldular.

Tahta gelen padişah, para bastırır, hutbe okutur, kılıç kuşanır ve komşu ülkelere haberciler gönderirdi.

Divan: Devletin siyasi, idari, adli, mali ve diğer konularda kararlar aldığı kuruldur. Topkapı sarayında Kubbealtı denilen yerde toplanırdı. Son karar padişaha aitti.

Fatih ve diğer padişahlar divan başkanlığını vezirazama bıraktılar. Padişahlar Divan çalışmlarını kafes arkasından takip ederlerdi.

Divan üyeleri, kararları birlikte padişaha sunarlardı.. Vezirazam, daha önce Arz odasında padişaha bilgiler verirdi. Divan dağıldıktan sonra vezirazam, Paşakapısı, sonradan Babiâli denilen makamda çalışmasına edvam ederdi.

Divan üyeleri Vezirazam (Sadrazam), Vezirler, Kazeskerler, Defterdar, Nişancı, Müftü, Asıl üye olmayan Reisülküttap, Kaptan–ı Derya ve Yeniçeriağası toplantılara katabilirdi.

Vezirazam: Padişahın vekili ve divan başkanıdır. Padişahın mühürünü taşırdı. Padişah, sefere çıkmadığında, orduyu komuta ederdi. Bütün işlerden sorumluydu.

Vezirler: Ulema (bilginler) sınıfından seçilirdi. Resmi ünvanları Kubbealtı vezirleridir. Divan’da görüşlerini bildirirler, padişaha ve sadrazama devlet işlerine yardımcı olurlardı. Serdar (Komutan) olarak seferlere katılırlar ve emirlerinde asker bulunurdu. Maaş yerie Has denilen toprak alırlardı.

Kazaskerler: Vezirlerden sonraki üyelerdir. Önceleri bir kazasker vardı, daha sonra Rumeli ve Anadolu kazaskeri olmak üzere sayıları iki oldu. Rumeli kazaskeri rütbe bakımından daha önde idi. Divan’daki büyük hukuki davalara bakarlardı. Bölgelerindeki kadıların ve müderrislerin görevlendirilmesini yaparlardı. Kazaskerlere Sadr ünvanı verilirdi.

Defterdarlar: Kuruluş döneminde bir defterdar vardı. Fatih döneminde Rumeli ve Anadolu Defterdarı olarak sayı ikiye yükseldiiki defterdarlık oluşturuldu. Sadrazamla birlikte devletin mali işlerine bakardı. Başdefterdarın onayı olmadan harcama yapılamazdı. Rumeli defterdar, Kazaskerlerden sonra gelen üye idi.

Nişancı: Devletlerarası yazışmalarla ilgilenirdi. Ferman ve beratlar üzerine padişahın tuğrası (imzası)’nı çekerdi. Has, zemet, tımar defterlerini tutar, bunların dağıtımına bakardı. Kanunları çok iyi bilirlerdi, gerektiğinde Divan’a bilgiler verirlerdi.

Müftü: Divan kararlarının İslam dinine uygun olup olmadığı konusunda fetva verirdi. Halife ünvanını alınmasından sonra önemleri arttı. Resmi bir makam olarak, müftülüğün ne zaman kurulduğu belli olmamakla beraber, devletin başlangıcından beri, divan çalışmalarında yer almıştır. Kanuni devrinde Şeyh–ül İslam adı verilmiş olup sadrazama eşit sayılmıştır.

Reisülküttap: Doğrudan divan üyesi değildi. XVII yy’dan sonra önemi arttı. Katipler sınıfından bilgili kişiler arasından seçilirdi. Devletin gizli yazışmalarını yapardı. Zamanla dış ilişkilerle ilgili görevleri yerine getirdiler.

Kaptan–ı Derya (Kaptanpaşa): Deniz kuvvetlerinin başkomutanıydı. Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumlu idi. İlk zamanlarda devlet içerisinde makam olarak yeri Anadolu beylerbeyinden sonraydı. XVI. yy’ın ikinci yarısıda, vezir rutbesiyle Divan üyesi oldu.

Yeniçeriağası: Yeniçeri ocağının amiriydi. Vezir rütbesini almışsa, Divana katılırdı. Vezir değilse toplantıya katılmaz, padişahla doğrudan görüşürdü.



MEMLEKET YÖNETİMİ


Ülke toprakları yönetim bakımından üçe ayrıldı.

  1. Merkeze bağlı eyaletler,
  2. Merkeze bağlı hükümet ve beylikler,
  3. Özel yönetimi olan beylikler
Eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara ve kazalar da köylere ayrılmıştı.

MERKEZE BAĞLI EYALETLER


Rumeli beylerbeyi ve Anadolu beylerbeyliği olarak ikiye ayrılmıştır. Rumeli beylerbeyi makamca yüksekti. Beylerbeyleri başarılı olduktan sonra vezir olurlardı. Beylerbeyinin eyalet merkezine paşasancağı denilirdi. Memleket idaresindeki başlıca görevliler şunlardı:

Kadı: Kazaları yönetir ve adalet işlerine bakardı.

Subaşı: Sancak ve kazalarda güvenliği sağlayan, askeri yetkileri olan görevliler idi.

Eyaletler toprakları dirliklere ayrılarak maaş karşılığı askerlere ve devlete hizmet edenlere verilirdi. Başlıca eyaletler Rumeli, Bosna, Anadolu, Trabzon, Şam, Budin, Temeşvar, Halep, Diyarbakır.

İstanbulun yönetimi: Başkent olduğundan, yönetimi ayrıydı. Güvenliği Yeniçeri ağası ile Subaşı sağlardı. Belediye işlerine şehir emini bakardı. Adalet işlerine de taht kadısı yürütürdü.

MERKEZE BAĞLI HÜKÜMET VE BEYLİKLER

İç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı devletine bağlı yerlerdir. Başlıcaları Kırım Hanlığı, Eflak beyliği, Boğdan beyliği, Erdel beyliği, Hicaz emirliği. Hicaz emirliği dışındakiler, savaşta orduya kuvvet gönderirler, yıllık vergi verirlerdi.

ÖZEL YÖNETİMİ OLAN EYALETLER

Merkeze uzak eyaletlerdir. Bağdat, Mısır, Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Yemen ve Basra. topraklar dirliklere bölünmezdi. Bu eyaletlerin valilerine ve komutanlarına Saliyane (yıllık) denilen maaş verilirdi. Bundan dolayı bu eyaletlere saliyaneli eyaletler adı da verilmiştir. Bu eyaletlerin geliri ilitzama verilirdi. İltizam usulünde eyaletlerden alınacak vergi, önceden hazineye, mültezim denilen kişilerce peşin verilirdi. Mültezimler verdikleri vergiyi eyaletlerden toplardı.

Trablusgurp, Tunus ve Cezayir’den oluşan üç eyalete Garp ocakları denirdi.



TOPRAK YÖNETİMİ


Köylerde yaşayanların nüfusu, ekonomik faaliyetleri, yazılarak gelirleri belirlenirdi. I. Murat zamanında toprakların dağıtımına başlanmıştır. Kanuni zamanında bu usul daha düzenli hale getirilmiştir. II. Selim döneminde ise toprağın dağıtımı kanunla yapılmaya başlamıştır. Bu işleri Nişancı yapmıştır.

Toprakların yönetimi devlet elindeydi. Üç yıl ekilmeyen toprakları, devlet başkasına verirdi.

Toprak hukuki yönden öşür, haraç, miri olmak üzere üçe ayrılmıştır.

Öşür arazi: Müslümanlara ait topraklardır. Ürünün onda biri oranında vergi alınırdı.

Haraç arazi: Hristiyan halkın elindeki topraklardır. Toprak sahipleri haraç denilen vergi verirlerdi.

Miri arazi: Devlete ait olan arazilerdir.

MİRİ ARAZİ ÇEŞİTLERİ

Vakıf arazi:
Gelirleri medrese, hastahane, imaret, kervansaray ve dini yerlere verilen topraklardır. Vakıf arazi satılamazdı.

Yurtluk Arazi: Gelirleri sınır boylarındaki beylere bırakılan topraktır.

Ocaklık Arazi:
Geliri kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan topraktır.

Yurtluk ve Ocaklık araziler satılamaz, bağışlanmaz, vakıf yapılamazdı.

Mukataa: Geliri hazineye gelen topraklardır. Bu topraklar iltizama verilir. Mültezimler hazine adına geliri toplardı.

Dirlik: Görev karşılığı olarak başarılı kişilere verilen topraktır. Dirlikler devlet malı olup gelirlerine göre Has, Zeamet, Tımar olmak üzere üçe ayrılır.

Has: Yıllık geliri yüz bin akçeden çok olan dirliktir. Padişahlara divan üyelerine, yüksek dereceli memurlara verilirdi. Göreve karşılık, Has alanlar devlete sipahi ya da Cebeli denilen (atlı asker) yetiştirirdi.

Zeamet: Yıllık geliri yirmi bin ile yüz bin akçe arasındadır. Orta dereceli memurlara ve komutanlara görev karşılığı verilirdi. Zeamet alanlar o bölgede oturmak ve asker yetiştirmekle yükümlüydü.

Tımar: Yıllık geliri üç bin ile yirmi bin akçe arasında olan dirliktir. Görev karşılığı verilen Tımar, veraset yoluyla kimseye bırakılamaz. Tımar alanlar üç bin akçeyi kendi geçimlerine ayırırlardı. Buna kılıçtımarı denilir. Diğer gelirlerle, Cebeli ve Eşkinci denilen askerler yetiştirirlerdi.

TIMAR ÇEŞİTLERİ

a) Eşkinci Tımarı:
Savaşlarda yararlılık gösteren askerlere verilirdi.

b) Mustahfaz Tımar: Cami imamlarına ve hatiplerine, saray görevlilerine verilirdi.

Dirlik sahipleri ile toprağı işleyen köylü arasında ilişkileri ve vergi oranını belirleyen sancak kanunnameleri denilen kanunlar vardı. Arazinin geliri ve işleteni tahrir defterlerine yazılırdı.



MALİYE


Devletin mali işleri Başdefterdar tarafından yürütülürdü.

Osmanlı maliyesinde bulunan hazineler:

Dış hazine: Devletin asıl hazinesidir. Bu hazineye Hazine–i Amire verilmiştir.

İç hazine: Savaş ve diğer önemli işlerin masraflarının karşılandığı hazinedir.

Ceb–i Hümayun hazine: Padişahın şahsına ait hazinedir. Has gelirleri ile gönderilen hediyelerden oluşmuştur.



BAŞLICA GELİR KAYNAKLARI

Öşür:
Devlet malı olan topraklardan müslümanların onda bir oranında verdiği vergidir.

Haraç: Hristiyan ve Musevi vatandaşlardan, gelir ve kazançları üzerinden alınan vergidir.

Cizye: Müslüman olmayan sağlıklı erkeklerden, yılda bir kere alınan vergidir. İhtiyar ve çocuklardan alınmazdı. Cezyedar denilen memurlar toplardı.

Ağnam: Hayvancılıkla uğraşanlardan alınan vergidir.



DİĞER GELİRLER


  • Tüccar ve şehirliden alınan Tekâlif–i örfiye vergisi
  • Gümrük vergileri
  • Maden, orman, tuzla gelirleri
  • Savaş giderlerini karşılamak için alınan avarız vergiler
  • Savaşlarda kazanılan ganimetlerin beşte biri. Buna Hums–u şeri adı verilirdi.
  • Salıyeneli eyaletlerden ve bağlı beylik, hükümetlerden alınan vergi


ORDU


Osmanlılarda ilk ordu Gaziler ve boy halkından seçilenlerden, oluşturuldu. Temelde bu ordu gaziler örgütüydü.

İlk askeri teşkilat Orhan Bey zamanında veziri Alaeddin Paşa ile kadı Çandarlı Kara Halilin tavsiye ve çalışmalarıyla kurulan Yaya ve Müsellem adlı askerlerdi.

Yayalar maaşlı, piyade askerlerdi. Müsellemler vergi vermeyen atlı askerlerdi. Savaşta ulufe alırlardı. Bu askerler kapıkulu askerlerinin çoğalması üzerine geri hizmete alındı.

Yükselme devrinde ordunun teşkilatlanması tamamlandı. Avrupa devletlerinden, üstün duruma gelindi. Ordu üç bölümden oluşmuştur.

A) Kapıkulu Askerleri

B) Tımarlı Sipahiler

C) Yardımcı Kuvvetler

A) KAPIKULU ASKERLERİ


Padişaha bağlı devamlı ve maaşlı askerlerdi. Bu askerler, Osmanlı ordusunun temelini teşkil etmiştir. İstanbul’da ve sınır boylarındaki şehir ve kalelerde yaşarlardı. Yaptıkları iş bakımından 1) Kapıkulu piyadeleri 2) Kapıkulu süvarileri şeklinde ikiye ayrılmıştır.

Kapıkulu Piyadeleri:

Yedi ocaktan oluşurdu. Bunlar Acemioğlanlar, Yeniçeriler, Topçular, Cebeciler, Toparabacıları, Humbaracılar, Lağımcılar

Acemioğlanlar ocağı:

I.Murat zamanında Çandarlı Karalı Halil çalışmalarıyla, Gelibolu’da savaş esirlerinden kuruldu. Hristiyan ailelerin çocukları Türk ailelerin yanında Türk–İslam geleneklerine göre yetiştirildikten sonra ocağa alınır, daha sonra Yeniçeri ocağına gönderilirdi.

Yeniçeriler:

I.Murat zamanında Çandarlı Kara Halil’in çalışmalarıyla kuruldu. (1363). Acemioğlanlar ocağından oluşturuldu. İstanbulda kışlalarda otururlar, başka bir işte çalışmazlar, emekli oluncaya kadar evlenmezlerdi. Savaşta padişahın yanında bulunurlardı. Üç ayda bir ulufe demilen maaş alırlardı.

Cebeciler:

Yaya askerlerin silahlarını onaran ve cephane hazırlayan ocaktı.

Topçular:

Top döken, savaşlarda top kullanan ocaktı. Osmanlı ordusunda top ilk kez I. Kosova savaşında kullanıldı. Bu ocak Fatih Sultan Mehmet zamanında geliştirildi.

Top arabacıları:

Top arabalarını yapan ve topları taşıyan yaya askerlerdi.

Humbaracılar:

Havan toplarını, humbaraları (el bombaları) yapan ve kullanan ocaktı.

Lağımcılar:

Kalelerin kuşatılması sırasında tünel kazan, barutla kale duvarlarını ve surlarını yıkan sınıftı.

Kapıkulu Süvarileri:

Yeniçeriler gibi ulufe alırlardı. Altı ocaktan oluşmuştur.

  1. Sipahi
  2. Silahtar
  3. Sağ ulufeciler
  4. Sol ulufeciler
  5. Sağ Garipler
  6. Sol Garipler


B) EYALET ASKERLERİ (TIMARLI SİPAHİLER): Eyalet askerleri, tımar sistemine ve toprak yönetimine dayanırdı. Ordunun en büyük bölümünü meydana getirmiştir. 1) Tımarlı Sipahiler, 2) Akıncılar olmak üzere ikiye ayrılırdı.

Tımarlı Sipahiler: Dirlik sahiplerinin yetiştirmekle yükümlü oldukları, Cebeli denilen atlı askerlerdir. Sipahilerin giderlerini Tımar sahipleri karşılardı. Ordunun en büyük ve en güçlü hareketli birlikleri idi.

Akıncılar: Sınır boylarında otururlar, düşman topraklarına akınlar ve keşifler yaparlardı.



C) YARDIMCI KUVVETLER:

Yayalar, Musellemler, Yörükler:
İlk düzenli Osmanlı kuvvetleriydi. Yörükler Rumelide, Yayalar Anadolu’da bulunurlardı. Müsellemler atlı askerlerdir. Savaşta yol açmak, yiyecek taşımak buna benzer işler yaparlardı.

Azaplar: Savaşta düşman kuvvetlerini oyalayarak kuşatılmasını sağlayan askerlerdi.

Saka Ocağı: Savaşlarda ve seferlerde su ihtiyacını karşılayan ocaktır.



DONANMA


İlk Osmanlı tershanesi Yıldırım Beyazıd zamanında Gelibolu’da kurulmuştur. İstanbul’un fethi ve Mısır’ın alınması donanmanın kuvvetlendirilmesini sağlamıştır. Kanuni devrinde, donanma en parlak çağını yaşamıştır.

Donanma başkomutanına Kaptan–ı Derya (Kaptan Paşa) komutanlarına Reis, askerlerine Levent denilmiştir.

Başlıca tershaneler İstanbul, İzmit, Gelibolu, sonradan Suveyş, Rusçuk. İstanbul tershanesi (Tershane–i Amire) en büyük tershanedir. Venedik tershanesi düzeyinde idi.

Akdeniz’de Osmanlı donanmasının en büyük yardımcısı Cezayir, Tunus, Trablusgarp’ta kurulu olan Garp ocakları idi.



HUKUK


Osmanlı hukuku, İslam hukukuna (şer’i hukuk) dayanmaktaydı. Kamu hukukunun gelişmesinden dolayı örfi hukuk da gelişti.

Fatih’in hazırlattığı Kanunname–i Al–î Osmani örfi hukukla ilgili bir kanundu. Bu kanunname Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılan konularla daha da zenginleştirilmiştir.



EĞİTİM VE ÖĞRETİM


Eğitim ve öğretim düzenli şekilde ilkokul düzeyindeki okullar ile medreselerde yapılırdı.

Bu okullarda, okuma, yazma ve kuran–ı kerim dersleri görülürdü.

Medreseler: Orta ve yüksek öğrenim kurumlarıdır. Genellikle camiler ve vakıfların çevresinde kurulmuştur. Medreselerin çalışması ve ihtiyaçlarıyla ilgili vakfiyeleri bulunurdu. Ders verenlere müderris, yardımcılrına muid denirdi.

İlk Osmanlı medresesi İznik’te Orhan Bey zamanında açıldı. Osmanlı medreseleri Fatihin yaptırdığı Sahn–ı seman medresesi ile Kanuni devrinde yapılan medreselerle gelişmiştir.

Medreselerden mezun olanlar kadılık, müderrislik, müftülük, nişancılık, defterdarlık, tabiplik gibi görevleri yaparlardı.

Medreselerin dışındaki en önemli okul Enderundur. İlk önce Edirne sarayında açılmıştır. Enderun Devlet adamı yetiştiren bir okuldur.



DİL VE EDEBİYAT


Devletin resmi dili Türkçeydi. Yükselme döneminde sınırların genişlemesiyle Türkçe yaygınlaştı. Türkçe XVI. yy.’da Arapça ve Farsça’nın tesiri altına girmiştir. Böylece Osmanlıca denilen yeni bir dil ortaya çıkmıştır.



BİLİM VE KÜLTÜR


Osmanlı kültür hayatında en etkili sınıf ülema sınıfıydı. İstanbul bilim ve kültür merkeziydi. Fatih Eski Yunan, Latin, Arap, Fars dillerinde yazılı önemli eserleri tercüme ettirdi.

Önemli bilim ve kültür adamları şunlardır:

Ali Kuşçu: Semerkanttan geldi. Fatih zamanında Ayasofya medresesinde müderrislik yaptı. Matematik ve astronomi bilginidir.

Sinan Paşa: Tazaruname adlı eseri yazdı, matematik ve astronomiyle ilgilenmiştir.

Takiyüddin: Türkiye’de ilk rasathaneyi kurmuştur. III. Murat çalışmalarını desteklemiştir. Gericiler tarafından çalışmaları durduruldu ve kurduğu rasathane yıktırılmıştır.

Sabuncuoğlu Şerefaddin: Cerrahname–i İlhani adlı eseri yazan tıp bilginidir. Fatih döneminde yetişmiştir, diğer tıp bilginleri Ahi Almet, Altıncızade

Piri Reis: Kitab–ı Bahriye ve Dünya haritası eserleriyle tanınan coğrafyacı ve denizcidir.

Seyd Ali Reis: Muhid adlı coğrafya eseri, bir seyahatname olan Mir’atül – Memâlik adlı eseri yazmıştır.

Ahmedi: Bilinen ilk Osmanlı tarihi olan “İskendername” adlı eseri yazdı.

Hoca Saadddin: Tac–üt Tevarih adlı ilk büyük resmi Osmanlı tarihini yazdı.

Ebusuud Efendi: Kanuni devrinin ünlü fıkıh bilginidir.



SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT

Sosyal hayat:
Halkın büyük çoğunluğunu müslümanlar oluşturmuştur.

Hristiyan ve Musevi halka dini inançlarında serbestlik tanınmıştır.

Türkler, yerleşik ve göçebe hayat sürdürürken,. Müslüman olmayanlar kasaba ve şehirlerde yaşarlardı.

Halk yöneticiler ve Reaya olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Reaya Müslüman ve Hristiyan halka denilirdi. Reaya deyimi sonradan müslüman olmayan halk için kullandı.

Şehrin en yüksek sivil yöneticisi Kadı idi, yargı işlerine bakarlardı. Malların fiat tespitinde bulunurlardı.

Lonca teşkilatı, esnafları ve sanatkarları denetlerdi. Loncalarda, çıraktan kalfaya; kalfadan, lonca ustalarına kadar belirli sınıflaşma vardı. Buralardaki Esnaf ve zanaatkarlar arasında karşılıklı yardımlaşma sağlanırdı.



EKONOMİK HAYAT

Tarım:
Topraklar düzenli yazılır ve gelirlerine göre dirliklere ayrılırdı. Toprağı üç yıl arka arkaya ekmeyenden toprak alınırdı. Devlet Tımar sipahilerine her türlü yardımı ederdi.

Anadolu’da ve Rumeli’de halk hayvancılıkla geçinirdi. Osmanlı ekonomisi esas olarak tarıma dayanmıştır. Toprağını ekmeyen ve göç edenlerden çift bozan vergisi alınırdı.

Zanaat: Başta İstanbul olmak üzere, şehirlerde zanat gelişmişti. Dericilik, demircilik, bakırcılık, kuyumculuk, kunduracılık, terzilik meslekleri yapılmıştır.

Osmanlı sanayisi genelde harp sanayi alanında gelişmişti, tershane, baruthane, demirhane gibi tezgahlar vardı.

Ticaret: Osmanlı toprakları coğrafi bakımdan ticarete elverişliydi. İpek yolu ve Baharat yolu kervanları, ticari canlılığı sağlamıştır. Kırım, Trabzon, Suriye, Mısır, Trablusgarp ve Şam önemli ticaret merkezleriydi. Deniz ticaretiyle Hristiyan ve Museviler, Kara ticaretini Türkler ile diğer Müslümanlar yapardı.

Para: Osmanlılar’da ilk parayı Orhan beyin bastırdığı bilinmekteydi. Son yapılan araştırmalarda Osman Gazi’nin bastırdığı para bulundu. Osman Gazi’nin hangi tarihte para bastırdığı saptanamadı. Orhan beyin bastırdığı paraya Akçe denir (1327). İlk Osmanlı darphanesi Bursa’da idi. I. Murat bakır para bastırdı. II. Murat bastırdığı paralarda Sultan ünvanını kullandı. İlk altın para Fatih tarafından bastırıldı.



SANAT


Osmanlı sanatında en önemli ilerleme mimaride görülmüştür. İlk çalışmalar İznik’te başlamıştır. Camiler, köprüler, çeşmeler, bedestenler, çarşılar önemli mimari eserlerdir.

Fatih zamanından itibaren Osmanlı sanatı gelişmeye başladı. Mimar Sinan çok sayıda cami, köprü, medrese yapmıştır. En önemli eserleri Manisa’daki Şehzade, İstanbul’daki Süleymaniye, Edirne’deki Selimiye camileridir.

Çinicilik, kakmacılık, oymacılık, nakkaşlık, tezhip, minyatür ve hat (yazı) gibi süsleme sanatları çok gelişmişti. Kitaplar tezhip ve minyatürlerle süslenmiştir.

Fatih, İtalyan Belleniye kendi portrelerini ve İstanbulun çeşitli manzaralarını yaptırmıştır. II. Bayezıt bu sanatın gelişmesine önem vermiştir. Resim sanatının yerine minyatür sanatı gelişmiştir.
 

Aybala

Işıkları kapadım benibulmak isteyen kendini yaksın
Admin
Katılım
2 Nis 2020
Mesajlar
374
Tepkime puanı
4,856
Puanları
113
Konum
Forum keyfi.net
Denizim hocam sorular burdanmi konu çok uzun çalışmam lazım ?
 

Aybala

Işıkları kapadım benibulmak isteyen kendini yaksın
Admin
Katılım
2 Nis 2020
Mesajlar
374
Tepkime puanı
4,856
Puanları
113
Konum
Forum keyfi.net
?