Ünlü Şaiir Necip Fazıl Kısakürek Rahmetle anıyoruz. 25..05

  • Konbuyu başlatan MeLiS
  • Başlangıç tarihi

[XFB] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Edebiyat kategorisinde MeLiS tarafından oluşturulan Ünlü Şaiir Necip Fazıl Kısakürek Rahmetle anıyoruz. 25..05 başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 261 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 2 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Edebiyat
Konu Başlığı Ünlü Şaiir Necip Fazıl Kısakürek Rahmetle anıyoruz. 25..05
Konbuyu başlatan MeLiS
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan MeLiS
M

MeLiS

Ziyaretçi
Uyan yarim uyan, söndü yıldızlar,
Gün, karşı tepeden doğmak üzredir.
Her sabah güneşi seyreden kızlar,
Mahmur gözlerini ovmak üzredir.

Uyan yarim, sesler geldi derinden,
Karanlık oynadı, koptu yerinden;
İlk ışık, kapının eşiklerinden,
Şimdi bir gölgeyi kovmak üzredir.

Sevgilim, kapımı çaldı aydınlık,
Baygın gözlerimi aldı aydınlık,
İçimde tıkandı, kaldı ayrılık,
Bu aydınlık beni boğmak üzredir.

1904 yılında İstanbul’da Maraşlı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelir. Babası, hukukçu Abdülbaki Fazıl Bey; annesi, Giritli bir ailenin kızı olan Mediha Hanım’dır. Ailesi ona “Ahmet Necip” adını verir.

Çocukluğu dönemin ünlü hakimlerinden olan büyük babası Mehmet Hilmi Bey’in Çemberlitaş’taki konağında geçer. 15 yaşına kadar önemli hastalıklar geçiren şair, dört-beş yaşlarında iken dedesinden okumayı öğrenir ve büyük annesi Zafer Hanım’ın da etkisi ile tutkulu bir okuyucu haline gelir.

İlköğrenimine yaramazlıkları nedeniyle pek çok farklı okulda devam eder. İstanbul Gedikpaşa’daki Fransız Frerler Mektebi’nde başlayan ilkokul hayatını, pek çok şehirde devam ettirdikten sonra yine İstanbul’da Heybeliada Numûne Mektebi’nde tamamlar.

Necip Fazıl, Bahriye Mektebi’ndeki öğrencilik döneminde şiirle ilgilenmeye başlar; tek nüsha, elle yazılmış “Nihal” isminde bir haftalık dergi çıkararak yayıncılık faaliyetine ilk adımı atar. Okulda iyi derecede İngilizce öğrendiği için Lord Byron, Oscar Wilde, Shakespeare gibi batılı yazarların eserlerini orijinal dilinde okuma imkânı bulur. Ahmet Necip olan adının, “Necip Fazıl” olması bu döneme rastlar.

Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
Affet senden habersiz aldığım her nefesten…

İstanbul’un işgali nedeniyle okulunu bitiremeden, annesi ile birlikte Erzurum’daki dayısının yanına giden Necip Fazıl, bu arada henüz çok genç yaşta olan babasını kaybeder.

1921 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girer. Burada Ahmet Haşim, Yakup Kadri, Faruk Nafiz, Ahmet Kutsi gibi dönemin ünlü edebiyatçıları ile tanışır. Yakup Kadri ve arkadaşlarının çıkardığı Yeni Mecmua dergisinde ilk şiirleri yayımlanır.
Tam otuz yıldır saatim işlemiş, ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum…

Lise ve üniversite öğrencileri arasından, Avrupa ülkelerine gönderilecek ilk grubu belirlemek için 1924 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nca açılan sınavı kazanınca, gösterdiği başarı nedeniyle üniversitedeki eğitimini resmen tamamlamış sayılır ve Paris’e gönderilir.

Burada Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne girer. Bu okulda sezgici ve mistik filozof Henri Bergson ile tanışır. Paris’te bohem bir yaşam sürmeye ve kumara ilgi duymaya başlar. Bir yılın sonunda bursu kesilince yurda dönmek zorunda kalır.
Paris’teki bohem hayatına bir süre İstanbul’da da devam eder. 1925’te ilk şiir kitabı “Örümcek Ağı”nı çıkarır. Bir yandan bankacılık yaparken, 1928 yılında ikinci şiir kitabı olan “Kaldırımlar” yayımlanır. Kitap, büyük bir ilgi ve hayranlık toplar.
1933 yılında askerliğini bitirdikten sonra Ankara’ya döner. Üçüncü şiir kitabı “Ben ve Ötesi”nin yayımlanmasından sonra ününün zirvesine ulaşır. Dergilerdeki hikâyelerini “Birkaç Hikaye, Birkaç Tahlil” adlı kitapta toplar.

1934 tarihi, Necip Fazıl’ın yaşamında bir dönüm noktası olur. O yıl, bir Nakşî şeyhi olan Abdülhakîm Arvâsî ile tanışır. Onunla yaptığı sohbetler sonucunda ciddi bir fikir ve zihniyet dönüşümü yaşar. Abdülhakim Arvasi ile tanışmasını, kendisine milat kabul eden Necip Fazıl’ın şiirlerinde bu tanışmadan sonra tasavvufi düşüncenin izleri görülmeye başlanır.

Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere;
Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere…
1935 yılında yaşadığı derin fikir buhranın ardından, hayatının yeni dönemindeki ilk önemli eseri olan “Tohum” adlı tiyatro oyununu yazar. İslamcılık ve Türklük vurgusunun ön planda olduğu eser, Muhsin Ertuğrul tarafından İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenir. Oyun, sanat çevrelerinden büyük ilgi gördüğü halde halkın ilgisini pek çekmez.
1936 yılında; Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı gibi önemli edebiyatçıların da yazı yazdığı ve on altı yıl yayın hayatını sürdürecek olan kültür-sanat dergisi “Ağaç Mecmuası”nı çıkarmaya başlar.
1937 yılında tamamladığı “Bir Adam Yaratmak” adlı piyesi ilk defa 1937-38 tiyatro sezonunda, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye konur ve büyük ilgi görür. Eser, insanın ve aklın güçsüzlüğünü ortaya koymakta ve pozitivizmi, kuru akılcılığı reddetmektedir.

Bankacılıktan sonra bir müddet gazetecilik ve çeşitli okullarda öğretmenlik yapar. 1934’te yaşadığı buhranlı dönemini anlatan “Çile” adlı şiirini 1939’da yayımlar. 1941 yılında Fatma Neslihan Balaban ile evlenir ve bu evliliğinden beş çocuğu dünyaya gelir.

Necip Fazıl Kısakürek, 1943 yılından itibaren siyasal tavrını, Türk modernleşmesine eleştirisini ve muhalif anlayışını ifade etmek için, “Büyük Doğu” dergisini çıkarmaya başlar. “Büyük Doğu”, o dönemde çıkarılan tek İslamcı dergidir. Başlangıçta dönemin ünlü isimlerinin yazılarının da yer aldığı dergiye, daha sonra değişik takma adlarla Necip Fazıl’ın yazdığı yazılar egemen olur.

Garip akımının ortaya çıkışıyla şiirden uzaklaşır. Güçlü bir yazım tekniğinin görüldüğü tiyatro oyunlarında, daha çok korku ve kaygı psikolojisini işler. Anı, makale, inceleme türü eserlerinde daha çok dinsel ve siyasal konuları ele alır.

Necip Fazıl’ın düşünce örgüsü; din, tasavvuf ve mistisizm ekseninde gelişmiş ve fikri mücadelesini bu çerçevede sürdürmüştür. 25 Mayıs 1983’te evinde hayatını kaybeden şairin cenazesi, Eyüp Sultan Mezarlığı’nda toprağa verilir.Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun amin


Akşamı getiren sesleri dinle
Dinle de gönlümü alıver gitsin
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin

Güneşle köye in, beni bırak da
Küçüle küçüle kaybol ırakta
Şu yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin

Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Kuru yaprak gibi eline düştü
İstersen rüzgara salıver gitsin