Yazılı Kayıtların Olmadığı Tarih Öncesi Dönem

[XFB] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Dünya Tarihi kategorisinde DeNiZ tarafından oluşturulan Yazılı Kayıtların Olmadığı Tarih Öncesi Dönem başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 500 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Dünya Tarihi
Konu Başlığı Yazılı Kayıtların Olmadığı Tarih Öncesi Dönem
Konbuyu başlatan DeNiZ
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan DeNiZ

DeNiZ

Yönetim
Katılım
26 Mar 2020
Mesajlar
2,081
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
Radyosohbetim.Com
Yazının icat edilmesinden önce gerçekleşen olayların tarihini nasıl bilebiliriz?
Genel bakış
  • Bilim insanları tarih öncesini, bir kültüre veya toplumda yazılı kayıtların varlığından önce gerçekleşen olaylar olarak tanımlar.
  • Tarih, bir kültürde veya toplumda yazı icat edildikten sonraki zaman dilimini kapsar.
  • Arkeologlar Mısır'da MÖ 3200'ye uzanan yazılı kayıtlar bulmuştur, bu zaman Mısır'da tarihin "başladığı" zaman olarak bilinir.
  • Yazılı kayıtlar sayesinde tarihçiler, arkeolojik veya biyolojik kalıntılar gibi kayıtlara kıyasla daha detaylı bilgiler edinirler.
Tarihin kapsamı
Bugün tarihçiler, anatomik olarak modern olan insanların dünyanın var olduğu toplam 4,5 milyar yıl içinden 200.000 ila 300.000 yıl arası yaşadıklarını düşünürler. 200.000 yıl, dünyanın yaşamının 20.000'de birinden daha az olsa da çok uzun bir süredir.
Daha iyi anlamak için bir örnek verelim: 200.000 yıl demek, soyundan geldiğiniz kişilerin soyunun en az 6.000 nesil geriye gitmesi demektir (büyükanne-babanızın sizden yalnızca 2 nesil geride olduğunu unutmayın). 200.000 yıl aynı zamanda Roma İmparatorluğu'nun var olduğu zamanın 100 kat daha gerisindedir. İlk bulunan yazılı kayıtların zamanından ise 40 kat daha uzaktır.
Bu zaman dilimi boyunca neler yaşanmıştır bir düşünün: Maceralar, kederler, çevrenin değişimi, yükselen ve yıkılan uygarlıklar. Tarihçiler olarak, işte bu büyük çaplı insanlık deneyimini keşfetme ayrıcalığına sahibiz.
Yazılı kayıtlar
Tarihçiler olarak temel aracımız bizden önce gelenlerin yazdıklarıdır. Aslında tarihin resmi olarak tanımı da budur ve arkeoloji, antropoloji gibi bilim dallarından bu yönüyle ayrılır. Örneğin, arkeologların Mısır'da keşfettiği en eski yazılı kayıtlar 5.000 yıldan öncesine dayanır. Bu kayıtların oluşturulduğu gün, dünyanın o bölgesinde resmi tarihin (dikkat edin, "tarih öncesi" değil) başladığı kabul edilen gündür. Tabi ki bir gün daha eski kayıtlar da bulunabilir.
Ancak yazılı kayıtlara karşı bile dikkatli olmalıyız. Yazılar az bilinen, günümüzde yaşamayan bir dilde yazılmış olabilir. Eğer bir kabile başka birini egemenliği altına aldıysa, yazıda gördüklerimiz tek taraflı veya önyargılı düşünceler olabilir.
Birçok durumda, gerçekleşen olaylar nesiller boyunca sözel olarak aktarıldıktan sonra yazıya geçirilmişlerdir. Kişiden kişiye anlatılan olaylar esnasında, aktarıcılar bazı detayları bilinçli veya bilinçsiz olarak değiştirmiş olabilirler. Dün gerçekleşmiş olaylarda bile neyin yaşandığını, nasıl ve neden yaşandığını iki ayrı kişi çok farklı şekilde algılayabilir.
Tarih öncesine geldiğimizde işlerin daha da karıştığını tahmin edebilirsiniz. Ancak yine de tarih öncesi olayları araştırmak için bir sürü aracımız var. Arkeologlar kazı yaparak eski yapılar, gömülü şehirler, mezarlar ortaya çıkarabilir ve buldukları fosiller (örneğin, insan kalıntıları) ve el yapımı eserler sayesinde insanların nasıl yaşadıklarını inceleyebilirler. Arkeologlar bu fosil ve eserlerin yaşlarını farklı tekniklerle tahmini olarak belirleyebilirler.
Karbon yaş tayini, fosilleri belirli bir zaman dilimine yerleştirmek için fosillerdeki radyoaktif karbon miktarını ölçer. Kalıntıların yaşı, gömüldükleri taş/kaya katmanının yaşı bulunarak da belirlenebilir. Bu işleme, Latince "katman" anlamına gelen stratum kelimesinden türemiş olan stratigrafi denir.
Dilbilimciler, modern ve yaşayan diller arasındaki benzerliklere bakarak, gerçekleşmiş olabilecek insan göçlerini ve bağlantılarını anlayabilir.
Benzer şekilde, genetikçiler günümüzdeki topluluklarda görülen genetik benzerlik ve farklılıkları araştırarak insanlığın nasıl yayıldığını ve çeşitli grupların birbiriyle nasıl karıştığını söyleyebilir. ^11start superscript, 1, end superscript
Bilinmezlik devam ediyor
Tüm bu parçaları bir araya koyarsak, uzak geçmişte yaşananlar hakkında oldukça zengin bir anlatı yaratabiliriz. Ama elimizdeki araçların ve bilginin bizi fazla özgüvenli kılmasına izin veremeyiz. Sonuçta bütün tarihsel kanıtlar dikkatlice okunmalı, kaynağa dayandırılmalı, yorumlanmalı, bağlama oturtulmalı ve başka kaynaklar ile karşılaştırılmalıdır. Bu tür düşünme ve sorgulama teknikleri tarihçilerin en önemli araçlarıdır.
Bugün bile gerçekleşen bütün olayların sadece bir kısmını bir araya getirebiliriz. Bir araya getirdiklerimizin birçoğu ise, eksik bilgiler bulundurduğundan veya taraflı olduğundan yanlış olabilir. Günümüzün tarihçileri tarafından kabul edilen birçok şey gelecekte daha yeni araç ve kanıtlara sahip olan tarihçiler tarafından sorgulanacaktır.

Whithorn Priory, İskoçya'da arkeolojik bir kazı sonrasında bulunan iskeletlerin fotoğrafı. Bu tepede yaklaşık 5 insan iskeleti kalıntıları görülebilir.

Whithorn Priory, İskoçya'da arkeolojik bir kazı sonrasında bulunan iskeletlerin fotoğrafı. Bu tepede yaklaşık 5 insan iskeleti kalıntıları görülebilir.
Whithorn Priory, İskoçya'da yapılan bir arkeolojik kazıdan çıkmış kemiklerin fotoğrafları. Görüntünün alındığı kaynak: Wikimedia Commons.
Siz ne düşünüyorsunuz?
  • Tarih öncesi ve tarih, şimdi olduğu şekliyle mi bölünmelidir? (tarih öncesini yazıdan önce, tarihi yazının bulunmasından sonra olarak düşünün)
  • Arkeologlar ve tarihçiler, geçmişin incelemesini başka hangi yollarla ayırabilir?
  • Sizce ne kadar bilginin—el yapımı eserler, fosiller veya başka kanıtlar—bulunması bir şeyin "bilinebilir" olması için yeterlidir?