Anadolu’nun bir köyünde, 40’larına gelince kırklara karışan, sabah akşam taşa ota, düze bayıra okuyup üfleyen, bir damla aklını dinle, duayla yemiş Ya Kulum Bektaş adlı bir meczup varmış.
Bektaş Efendi’ye köyün gençleri bir gece bir oyun oynamak istemişler. Köylük yerde bahçede, avluda yatılır. Bektaş, bir yaz günü avluda uyurken köyün gençleri, bahçe duvarından bir bağ sepeti sarkıtmış. İçlerinden biri de aşağıya seslenmiş:
-Ya kulum Bektaş, sen artık oldun, şu sepete bin, seni yanıma alacağım!
Bektaş uyanıp dağa taşa üflerken sepet de karanlıkta yukarı çekilmiş,
Bektaş, bir iki rekat namazdan sonra yeniden uykuya varmış. Bir zaman sonra gençler sepeti yeniden sallamışlar. Aynı ses yine derinden derine Bektaş’a ünlemiş:
-Ya Kulum Bektaş, sen artık oldun, şu sepete bin, seni yanıma alacağım.
Bektaş, yine okuyup üflerken sepet ağır ağır avluya süzülüp konmuş. Bizimki poturunu, takkesini toplayıp sepete oturmuş. Gençler de sepeti yavaş yavaş çekmeye başlamışlar.
Bektaş, huşu içinde Tanrı’sına kavuşmayı beklerken sepet de yolu yarılamış. Duvarın ortasına gelince gençler bir ağızdan Bektaş’a seslenmişler:
Ya kulum Bektaş, sen daha olmamışsın, biraz daha ol, seni yanıma öyle alacağım.
Sonra da sepeti bırakıvermişler, bizim erenler de neye uğradığını şaşırıp avlunun taşlığına serilip kalmış.
Bektaş Efendi’ye köyün gençleri bir gece bir oyun oynamak istemişler. Köylük yerde bahçede, avluda yatılır. Bektaş, bir yaz günü avluda uyurken köyün gençleri, bahçe duvarından bir bağ sepeti sarkıtmış. İçlerinden biri de aşağıya seslenmiş:
-Ya kulum Bektaş, sen artık oldun, şu sepete bin, seni yanıma alacağım!
Bektaş uyanıp dağa taşa üflerken sepet de karanlıkta yukarı çekilmiş,
Bektaş, bir iki rekat namazdan sonra yeniden uykuya varmış. Bir zaman sonra gençler sepeti yeniden sallamışlar. Aynı ses yine derinden derine Bektaş’a ünlemiş:
-Ya Kulum Bektaş, sen artık oldun, şu sepete bin, seni yanıma alacağım.
Bektaş, yine okuyup üflerken sepet ağır ağır avluya süzülüp konmuş. Bizimki poturunu, takkesini toplayıp sepete oturmuş. Gençler de sepeti yavaş yavaş çekmeye başlamışlar.
Bektaş, huşu içinde Tanrı’sına kavuşmayı beklerken sepet de yolu yarılamış. Duvarın ortasına gelince gençler bir ağızdan Bektaş’a seslenmişler:
Ya kulum Bektaş, sen daha olmamışsın, biraz daha ol, seni yanıma öyle alacağım.
Sonra da sepeti bırakıvermişler, bizim erenler de neye uğradığını şaşırıp avlunun taşlığına serilip kalmış.