Nazım Hikmet

[XFB] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Yazarlar ve Şairler kategorisinde BayWanted tarafından oluşturulan Nazım Hikmet başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 340 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Yazarlar ve Şairler
Konu Başlığı Nazım Hikmet
Konbuyu başlatan BayWanted
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan BayWanted

BayWanted

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Haz 2023
Mesajlar
110
Tepkime puanı
26
Puanları
28
Konum
Kırıkkale
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.”
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.”
“Ve sen ki, uykulardan uyandırmamı bekliyorsun; ölüp ölüp dirilmeni istemiyorsun.”
“Beni hatırla, aşk bir yanılgıdır; beni unut, insanların yaptığı gibi.”
“Sevda dediğin şey bir gazap değil midir?”
“Sevgilim, bilmiyorsunuz: Türküleri halka ezberletmek kanlı bir iştir.”
“Hayata şapkasını alıp gelenlerdenim ben.”
“Bir gün o adama: ‘Sana benziyor,’ dediler; o da yanıtladı: ‘Saçlarımız aynı.’
“Yitirme başını… Büyük ve sevgili Türk milleti.”
“Gökyüzü senin üstünde; doğrul, yere bakma

Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.

Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.

Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte.

Arkadaşlık ağaca benzer, kurudu mu bir daha yeşermez.

Biz başka severdik. O yüzden başka sevemedik.

İnsanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde.

Sende uzaklığı; sende ben, imkânsızlığı seviyorum.

Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun?

İçimde mis kokulu kızıl bir gül gibi duruyor zaman.

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.


Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır gelir!

Ve benim birden bire yüzünü değil, gözünü değil, sesini göresim geldi.

Yazılarım otuz kırk dilde basılır, Türkiye’mde Türkçemle yasak!

Pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.

İşin en aşağılık tarafı şu ki yavrum, galiba yalnızlığa alışıyorum.

Umuda bin kurşun sıksa da ölüm, unutma! Umuda kurşun işlemez gülüm.

Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz ölümün önünde sigaramızı.

Şair başarılı olmak için, yapıtlarında maddi yaşamı aydınlatmak zorundadır.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…

Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.

Geçtim putların ormanından baltalayarak, ne de kolay yıkılıyorlardı.

Ve bir gün ekler Nazım Hikmet mektubunun sonuna; herkese selam sana “HASRET”

Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş. Ama sen gitme, ben cahil kalayım.

Evet. Belki umudum kalmadı geleceğimden; ama asla pişman değilim geçmişimden.

Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!

Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması. ‘Ben’ deyip susması, ‘sen’ deyip ağlamaklı kalması…

Kimselere anlatamadım. Kendime bile, ola ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni.

Ne ben sana kızarım, ne de zatın zahmet edip bana kuşsun. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.

Ne kadar seviyorsun dersen; o kadar işte. Tavanı kadar sokağın ve dibi kadar cehennemin…

Bazen önemli olmamalı gidecek olan ya da gelmeyen. Çünkü bazen, başlaman gerekir her şeye yeniden.

Hoş geldin! Biz bıraktığın gibiyiz. Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta.


Bir meltem olacak rüzgârım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde.

Pişman değilim! Sadece dön bak arkana; ne için, nelerden vazgeçtin? Neler dururken, sen neyi seçtin.

Gerçek yaşamdan kaçan ve onunla bağıntısız konuları işleyen kimse, saman gibi anlamsızca yanmaya yargılıdır.

Benim kelime hazinem çok geniştir, derdim. Senin bir kelimene yetemedim; git, ne demekti sevgilim?

Durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum başladığım güne ve her seferinde sen çıkıyorsun suyun yüzüne.

Biz; ince bel, ela göz, sütün bacak için sevmedik güzelim. Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda.

Her gelen sevmez ve hiçbir seven gitmez unutma. Bil ki; giden dönüyorsa sevdiğinden değil, kaybettiğindendir aslında!